Daha çocuk yaşta zulümle tanışan ve direniş ateşinin hiç sönmediği memleketi Dersim topraklarında hayata gözlerini yuman HPG Komuta Konseyi Üyesi İsmail Aydemir (Baran Dersim), bir gün arkadaşından aldığı takım elbiseyi giyip "Düğüne gidiyorum" diyerek dağların yolunu tutar. İnsanların sokağa çıkmaya korktuğu 90'lı yıllarda Özgür Basın'da gazete dağıtan Aydemir için, uzun yıllar kendisiyle arkadaşlık eden amcasının oğlu Hasan Aydemir, "Nasıl toprak suya susuyorsa Baran'ın da kitaba bakış açısı öyleydi" dedi.

Dersim'in Ovacık ilçesi kırsalına 16-17 Eylül tarihleri arasında yapılan yoğun hava bombardımanı sonucu HPG Komuta Konseyi Üyesi İsmail Aydemir (Baran Dersim) 3 arkadaşıyla birlikte doğduğu topraklarda hayata veda etti. Dersim'in Nazimiye ilçesine bağlı Maskan köyünde dünyaya gelen "dağların çocuğu" Aydemir, katliamdan geçirilmiş bir toprağın çocuğu olarak zulümle henüz 8 yaşındayken tanışır. 1980 Askeri Darbesi ile birlikte Aydemir'in köyü askerler tarafından boşaltılır. Yıllarca baskıya karşı diren Aydemir ailesi, 1988 yılında köyü terk etmek zorunda kalarak, Türkiye metropollerine göç eder.

Özgür Basın kervanında yerini aldı

Gençlik yıllarını İstanbul'un Zeytinburnu semtinde geçiren Aydemir, deri fabrikasında çalışmaya başlar. Aydemir, Kürt halkının sesini dünyaya duyuran Özgür Ülke Gazetesi'nin dağıtımıyla Kürt özgürlük mücadelesinde yerini alır. Bu yıllarda Kürt halkına uygulanan baskıyı, işkenceyi, zulmü ve katliamı gören Aydemir, 1995 yılında bir gün düğüne hazırlanıp gibi takım elbisesini giyerek, Zap Bölgesi'nden PKK saflarına katılır.

2 yıl sonra Zap'tan memleketi Dersim'e bu kez gerilla olarak dönen Aydemir, uzun yıllar Dersim ve Kürdistan'ın farklı dağlarında kalır. 2013 yılında yeniden doğduğu dağlara dönen Aydemir, 16-17 Eylül 2015 tarihinde hava bombardımanı sonucunda 3 arkadaşı ile birlikte çok sevdiği dağlarda yaşama gözlerini yumdu.

'Oğlumu kara toprakta da olsa görürüm'

PKK'ye katıldığı 1995 tarihinden itibaren bir daha Aydemir'i göremeyen abla Hanife Aydemir, "Keşke bir kere kardeşimi görebilseydim. Annem de babam da Baran'ın hasretiyle yaşamını yitirdi" dedi. Annesinin hayatını kaybetmeden önce her defasında köye bir umutla kardeşi Aydemir'i görmek için geldiğini aktaran Aydemir, "Annem 'Ölürsem cenazemi köye götürün belki gelir, oğlumu kara toprakta da olsa görürüm' derdi" diye konuştu.

'Er ya da geç gideceğim abi'

Aydemir'in ağabeyi Murat Aydemir, kardeşi Aydemir'in özgürlük mücadelesine sempatisinin gazete dağıtımıyla başladığını söyledi. Aydemir'in mücadelesini kentte sürdürmesi için ikna etmeye çalıştıklarını dile getiren ağabey Aydemir, "Kardeşim 'Er ya da geç ben gideceğim ağabey' diyordu" dedi. Kardeşinin kafasına taktığı şeyi yaptığını dile getiren Aydemir, kardeşinin yaşadıkları semtte baskıların en yoğun olduğu zamanlarda parti ile tanıştığını, çok kitap okuduğunu ve okuduğu kitaplar üzerinde arkadaşlarıyla bir araya gelip tartışmalar yürüttüğünü ifade etti.

'Düğüne gideceğim'

Kardeşi Aydemir'in sıkıyönetimin olduğu 1990'lı dönemlerde kapı kapı, ev ev gezerek gazete dağıtımı yaptığını sözlerine ekleyen Aydemir, "Gideceği her halinden belliydi. Bir gün ben evde yokken Baran, 'Ben düğüne gideceğim' diyerek evden gitmiş. Ve gidiş o gidiş. Yıllar sonra telefon görüşmesi yaptık" şeklinde konuştu.

'İlk akla gelen kimyasal oldu'

Haberi aldıklarında İstanbul'dan Elazığ'a geldiklerini söyleyen Aydemir, şunları dile getirdi: "Cenazeleri görmek için morga gittiğimiz sırada doktorlar, 'Gidip görmenizi tavsiye etmeyiz' dediler. Ama ben girip baktığımda gözlerime inanamadım. Cenazelerin bombardıman sonucunda bu şeklide olacağına inanmıyorum. Kömür gibi olmuştu cenazeler. Cenazelere bakıldığı zaman akla ilk gelen kimyasal kullanıldığı oldu. Ama net bir bilgi yok. DNA ve otopsi sonuçlarını bekliyoruz. Her şey ortaya çıkacaktır zaten."

Canlarının yanmasına rağmen yine barışı istediklerinin altını çizen Aydemir, "Her ne olursa olsun, bizim canımız yandı kimsenin canı yanmasın. Her zaman dedik yine diyeceğiz, bizler barış istiyoruz" dedi.

Nasıl toprak suya susuyorsa…

Aydemir'in amcasının oğlu Hasan Aydemir de, Zeytinburnu'nda Çağdaş Sanat Atölyesi (ÇESA) adında bir oluşumun olduğunu, Aydemir'in politikleşme sürecinin ise burada başladığını aktararak, "Bu oluşumda Baran folklor grubundaydı. Hem çok yetenekli hem de çok espriliydi. Arkadaşlarının olmazsa olmazıydı. Müthiş okurdu, nasıl toprak suya susuyorsa Baran'ın da kitaba bakış açısı öyleydi" diye konuştu.

Kısa bir süre sonra DEP'in kapatılma sürecinde basın yayında çalışmaya başladığını söyleyen Aydemir, "Yine bir süre gençlik çalışmalarında yer aldı. Bu süreçlerde sokağa çıkmak bile korkunçtu. Baran o süreçte inanılmaz bir irade ile çalışmalarına asılıyordu. Parti tarzını anlamaya kendinde oturtmaya ve çevresinde arkadaşlarına aktarmaya çalışıyordu. Etkilemeyeceği kişi yoktu" dedi.

'Kızıl güller açınca Kürdistan dağlarında'

1995 yılının Haziran ayında 3 saatlik bir tartışmanın ardından Aydemir'in "Amcaoğlu ben kesinlikle dağa gideceğim istersen sen de gel" dediğini aktaran Aydemir, "Kasım ayına kadar konuşuyorduk fakat ısrarla gideceğim diyordu. En önemlisi, gitmesi gerektiğini söylüyordu" diye konuştu. O dönem yapılan etkinliklere dikkat çeken Aydemir, şöyle dedi: "Baran'ın sesi çok güzeldi. Her miting öncesi otobüste türküler söylerdi. En çok sevdiği türküsü ise, 'Kızıl güller açınca Kürdistan dağlarında' adlı marşı çok söylerdi. Aslında daha çok gerilla üzerine yazılı tüm türküleri ezbere bilirdi."

'Düğüne gideceğim diyerek PKK saflarına katıldı'

Aydemir'in ilk katılmak istediği zamanda Kırklareli'nde arkadaşlarıyla birlikte yakalandıklarını ve 6 ay cezaevinde tutulduğunu ifade eden Aydemir, "İkinci gidişinde ise İstanbul dağıtım sorumlusu olan bir arkadaşından takım elbise isteyip, 'Düğüne gideceğim' diyerek, PKK saflarına katıldığını öğrendik" dedi.

DERSİM (DİHA)
(sza/dm/rp)