Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev Ve Yetkileri Kanunu, Nüfus Hizmetleri Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na ilişkin şerhini, TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığı’na sundu.

Kürkçü’nün AB Uyum Komisyonu Başkanlığı’na sunduğu muhalefet şerhi şöyle:


‘Cezasızlığa kapı aralıyor’

“AKP Hükümetinin hak ve özgürlükleri sınırlama ve ortadan kaldırma pratiğinde bir “yasa yapma klasiği” haline gelen “torba yasa” formundaki, iç güvenlik paketi olarak adlandırılan bu yasa, polisin yürürlükteki muğlak ve cezasızlığa kapı aralayan ve bu nedenle uluslararası ilgili kurumlarca ciddi biçimde eleştirilen yetkilerini daha da artırmakta, Valileri adli kolluk amiri haline getirerek mülki amirlerin savcı ve yargıç yetkilerini kullanmasını mümkün kılmakta, toplantı ve gösterilere yönelik hukuken temellendirilmesi mümkün olmayan ya da fazlasıyla ağır olan cezaları daha da ağırlaştırmaktadır.

‘Hangi kurum ve örgütlerin görüşü alındığı belli değil’

“PVSK niteliği itibariyle gündelik hayatta herhangi bir kişinin karşılaşabileceği ve kişi özgürlüğü ve güvenliğine yönelik önlemler getirmektedir. Bu nitelikteki bir kanunun hazırlanmasında hangi kurumların ve örgütlerin görüşünün alındığı belli değildir. Örneğin herhangi bir baro ya da Barolar Birliğinin görüşüne başvurulmamıştır. Yasaya ilişkin çalışmaların daha önceden başlamasına karşın, herhangi bir danışma ve görüş oluşturma sürecine izin verilmemesi de demokratik süreçlerin ve mekanizmaların gerekleri açısından kaygı vericidir.

17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu

“Bu noktada 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarının Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP İktidarının içeride ve özellikle uluslar arası alanda itibarının zayıflamasını dikkate almak gerekir. Hükümetin, apaçık yolsuzluk manzaralarına gösterdiği tepki, demokrasinin geleceği bakımından yıkıcı sonuçlara neden olabilecek ihtimaller barındırmaktadır.

“Avrupa Birliği uyum yasaları ile hem TC Anayasasının hem de diğer mevzuatın yaşam hakkına ilişkin hükümleri Avrupa standartlarına ulaştırılmıştır. 4771 sayılı üçüncü uyum yasası ile önce ölüm tehlikesinin savaş ve yakın savaş tehlikesi hariç kaldırıldığı kabul edilmiş ve anayasada ve mevzuatın diğer bölümlerinde gerekli değişiklikler yapılmıştır. Daha sonra ise, ölüm cezalarını her koşulda kaldıran Avrupa Konseyi’nin 13. Protokolüne paralel olarak, 5170 Sayılı sekizinci uyum yasası ile idam cezası her halde kaldırılmış ve anayasamızda buna ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Yine 5218 Sayılı dokuzuncu uyum yasası ile de anayasa dışındaki mevzuatta yer alan idam cezalarına ilişkin ibareler kaldırılarak mevzuat uyumu tamamlanmıştır.

Polisin yetkisini sınırsız artıyor’

“Bu haliyle, İç Güvenlik paketi yasa tasarısı kişi hak ve özgürlüklerini tamamen rafa kaldırırken polisin yetkisini sınırsız bir biçimde artırmaktadır. Hükümet; polisin yetkilerini zaten sınırsız kılan bir düzenlemeyi 2007 yılında hayata geçirmiş ve o tarihte de siyasi partiler, hukukçular, sivil toplum örgütleri, hak örgütleri PVSK’da yapılan değişiklikleri eleştirmiş, bu değişikliklerin beraberinde yargısız infazları getireceğini yüksek sesle kamuoyuna ifade etmişti. Nitekim o dönem getirilen yasal düzenlemelere karşı olanlar maalesef haklı çıkmış, PVSK 16 ıncı maddede yapılan değişiklikler sonucu 2007 yılından bugüne değin 179 sivil hayatını kaybetmiştir. (Polisin dur ihtarına uymayıp ateşli silah sonucu öldürülen kişilerden kamuoyunun hafızasında yer eden Baran Tursun, Soner Çankal, Çağdaş Gemlik gibi gençler bunlardan bazılarıdır.)

“Bu 179 kişinin ölümü neticesinde bu cinayetlerin sorumluları hiçbir ceza almamıştır. Sadece son dönem Ethem Sarısülük’ün katiline sembolik bir ceza verilerek toplumsal muhalefet bir parça olsun susturulmaya çalışılmıştır. Ethem Sarısülük’ün yargılaması sırasında yaşanan hukuksuzlukları, Ethem’in katili yerine aileye ceza vermek niyetiyle hareket eden yargıyı tekrar hatırlamakta da fayda var.

“Tasarı, polisin attığı her kurşunu baştan itibaren cezasız bırakacak hükümler içermekte, siyasi iradenin de hem Ethem Sarısülük davasında hem de Berkin Elvan’ın öldürülmesi olayında olduğu gibi güvenlik güçlerinin yani yaşam hakkını ihlal eden devlet güçlerinin bizzat yanında, onları cesaretlendiren ve arka çıkan tavrıyla polis cinayetlerinin yasal hale getirmenin alt yapısını oluşturmaktadır.”