Bu grup önerisinin aleyhindeyiz çünkü Türkiye'nin sınırlarının hemen ötesinde hatta sınırlarının içerisinde de yansıyan biçimiyle devam eden bu toplumsal olaylara karşı, bu savaşa karşı tepki verebilmesi, tepki ortaya koyması bir tezkereye bağlanamaz, tezkere konusu edilebilecek bir durum değildir.


Hükûmete sormak isteriz: Geçtiğimiz sene bu Parlamentonun onayladığı tezkereler var; Suriye tezkeresi var, Irak tezkeresi var. Suriye tezkeresinin gereğini bugüne kadar niye yapmadınız? Yaptınız, bir şey yaptınız, oradaki çeteleri besleyerek yaptınız. Doğrudan ya da dolaylı olarak, bilerek ya da bilmeyerek siz Suriye'deki çetelerin beslenmesinde, palazlanmasında pay sahibisiniz. Şimdi bir yıl daha bu sürenin uzatılmasını istiyorsunuz. İki tezkereyi birleştirerek sanki yeni bir şey yapmış olacaksınız. Hayır, siz yürürlükteki tezkerenin karşılığını koyamamışsınız. Eğer koymuş olsaydınız Türkiye bu fotoğrafı görmüş olmayacaktı.


Burada, Türkiye sınırının hemen üzerinde görünen IŞİD çeteleridir. Sivilleri katleden, çocukları kesen IŞİD çeteleridir. Askerinize 100 metre mesafededir. Polisinize 100 metre mesafede bunu yapıyorlar. Niye müdahale etmediniz? Dün neredeydiniz? Hükûmetin yetkisi yok muydu? Var. Tezkere çıktı bu konuda, geçen sene bu konuyla ilgili olarak size tezkere yetkisi verildi. Niye gereğini yerine getirmediniz? Çünkü oradaki IŞİD çeteleri bir şekilde sizinle bir bağa sahipler. Bir şekilde palazlandırdınız onları. Silib Qeran köyünde Türkiye tırı ne indirdi, kime ne verdi? Sorduk bu soruyu. Niye cevabını vermiyorsunuz? Bakın, isim veriyoruz.



Daha on gün önce Türkiye sınırına yakın köy olan Silib Qeran köyünde IŞİD'in kontrolündeki köyde Türkiye'nin tırlarından ne indirildi, oraya ne tespit edildi? Niye bu sorunun cevabını vermiyorsunuz?



Tezkereyle tekrar bunların bir süre daha devam etmesini mi sağlamaya çalışacaksınız? Orada bir insanlık kıyımı var. İnsanlar güpegündüz evlerinde katlediliyor.



Bu tezkereyle bir şey daha yapıyorsunuz: Kendini savunan, meşru savunma hâlinde olan insanlar ile sivil halk ile IŞİD çetelerini bir tutan bir tezkereyi karşımıza çıkarıyorsunuz. Kobanê halkını IŞİD çeteleriyle, bu insanlık düşmanı vahşet çetesiyle bir tutan bir tutumu ortaya koyuyorsunuz. Sonra da çıkıp diyorsunuz ki: "Efendim, ya tezkereye evet diyeceksiniz ya da IŞİD çeteleriyle dirsek teması içerisinde olduğunuzu ifade etmiş olacağız." Yok öyle bir yağma.
Sizin üzerine atılı ve tespit edilmiş, sabit olan suçu başkasına yamayamayacaksınız. Çıplak gerçeklik ortadadır. Türkiye, bu çetenin, bu vahşet örgütünün palazlanmasında pay sahibidir ve günahını ortadan kaldırması için yapabileceği şey bu değildir.



"Güvenli bölge" dediğiniz şey zaten mevcuttu orada. Rojava Kürdistanı'nda halk kendini savunur durumdaydı ama Kürt halkının oradaki kazanımlarını geriletmek için bu vahşete göz yumuldu.


"Yetkimiz yoktu." diyemezsiniz, yetkiniz vardı, müdahalede bulunabilirdiniz. Sınırınızın içindeki bu çetelere müdahale edebilirdiniz. Bırakın bunun için sınır ötesi operasyon yetkisinin alınmasına. Buna da gerek yok çünkü IŞİD çeteleri Türkiye'nin güney sınırını kalbura çevirdi ve her gün oradan gelip geçiyorlar. Türkiye'deki hastanelerde tedavi edildikleri sabittir, Türkiye'deki kamplarda eğitim gördükleri sabittir. Bunlar iddia değil, verili bilgidir. Bu bilgilerin gereğini, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı çıkıp bir karşılık koyabildi mi? Buradan, bu Meclis kürsüsünden İçişleri Bakanlığının Hatay ve Gaziantep valilerine gönderdiği talimatlar var, okundu, gereğini yerine getirdiniz mi? "Mücahit" olarak siz bunları tarif ettiniz. Sizin tarif ettiğiniz mücahitler bugün çocuk kesiyor. Ne yaptığınızın farkında mısınız?


Bugün mevcut durumda, Kürt siyasi hareketi ve silahlı unsurları, Türkiye sınırının yaklaşık 1.250 kilometresini bu IŞİD çetelerinden korur durumdalar. Afrin'den Kerkük'e kadar bu IŞİD vahşetine karşı Türkiye'deki demokratik yaşamı da, toplumsal yaşamı da bir şekilde korur pozisyondalardır. Sadece Kürtleri orada korumuyorlar, Yezidi'sinden Süryani'sine, Kürt'ünden Türkmen'ine kadar, Arap'ına kadar herkes o koruma çemberinin içerisindedir. Daha birkaç gün önce, bir ay tamam olmadı, on binlerce Ezidi Türkiye'ye geldi, Hükûmet bu konuda ne yaptı? Bir tek Ezidi'ye bir kibrit çöpünü dahi verebildi mi, yardımda bulundu mu? Bulunmadı. Üzerinde durdu mu? Durmadı.



Bir şekilde dün Sayın Cumhurbaşkanı burada bir konuşma yaptı, ben o cümlelerini bir öz eleştiri olarak, bir yanlıştan dönme olarak algıladım. Ne diyor? Diyor ki: "Sünni diyerek, Alevi diyerek, Hristiyan diyerek, Musevi diyerek; Türk, Kürt, Arap, Gürcü, Laz, Çerkez, Abaza, Roman, Boşnak, Ermeni, Rum, Ezidi, Süryani ve diğerleri..." İlk defa bu isimlerin hepsini bir arada sıraladı ama burada altını çizmem gereken kelime "Ezidi". Biz hiçbir zaman böyle bir ötelemenin içerisinde olmadık. Bu Meclis kürsüsünde de böyle bir ötelemenin olduğuna tanıklık etmedim bu kürsüyü kullanan hatipler açısından. Bu ötelemeyi şimdinin Cumhurbaşkanı, vaktin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Nerede yaptı? Ekim 2012'de Elâzığ'daki konuşmasında yaptı. Bizi neyle suçladı hatırlıyor musunuz? Bize dedi ki: "Siz Yezidi'siniz, zerdüştlük yapıyorsunuz." dedi. Farkında mı değildi bilmiyorum ama buradan bugün kendisine "..."(*) demek istiyorum, gerçekten "Günaydın." demek istiyorum. Böyle bir halkın Orta Doğu'da yaşadığını, böyle bir inancın mevcut olduğunu bilmiyor idiyse biz de söylenmemiş varsayacağız, en azından bu yanlışından bugün vazgeçmiş kabul edeceğiz.



Sayın Davutoğlu'na -defalarca biz kendisiyle konuştuk Başbakanlıkta, Dışişleri Bakanıyken de konuşmalar olmuştur, bu konularda uyarılar yapılmıştır kendisine- Suriye'de örgütlenen bu vahşet çetelerinin eninde sonunda Türkiye'yi de hedef alacağını ifade ettik ama sürekli kendi doğrularından hareketle, kendi doğrularının mutlak doğru olduğuna inanarak yapılan bütün uyarıları yok saydı ama şimdi IŞİD çeteleri sizin sınırınızda, hatta içinizde. İstanbul'da İstanbul Üniversitesinde gösteri yapıyor. İstanbul'da İstanbul Üniversitesinde öğrencilere saldırı pozisyonundalar ve siz eliniz kolunuz bağlı bunları izlemek durumunda kalıyorsunuz. Şimdi geliyorsunuz, yetki istiyorsunuz. Yahu, yetkiniz vardı. Haydi, diyelim ki, sınır ötesine yetkisiniz yoktu, ki var, sınır içindekine müdahale etmiyorsunuz ki. Fatih'te gıyabi cenaze namazını kılanları, IŞİD adına gıyabi cenaze namazı kılanları siz görmediniz mi, televizyonda hiç izlemediniz mi? Niye müdahalede bulunmadınız? Niye müdahalede bulunmuyorsunuz? IŞİD içinizde, IŞİD içimizde, Türkiye'de.



Müdahalede bulunmak istiyorsanız elinizi kolunuzu bağlayan bir şey yok. Dirsek temasınızı bugünden itibaren kesmeye karar veriyorsanız bu da hayırlara vesile olur diyoruz.