Corona virüsünün Çin’den çıkarak ülkemizi ve Dünya’yı tehdit etmesiyle yaşanılan toplumsal değişim hepimizi etkilemektedir. İzole bir hayata geçiş yapılmakta, salgın hastalığın daha da ilerlemesini önlemek için Devlet tarafından gerekli tedbirler alınmaktadır. Peki, Devlet tarafından alınan tedbirler ne derecede sağlıklıdır? Gerekli tedbirler alınmadığında toplum olarak sahip olduğumuz haklarımız nelerdir?

Corona virüsü Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı (salgın) hastalık olarak tanımlanmıştır ve dünyada birçok ülkede olağanüstü seviyede güvenlik önlemleri ve sağlık tedbirleri alınmıştır.

Ülkemiz açısından bakıldığında akla Türk Ceza Kanunu’nda bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma hükmünü düzenleyen 195. Madde gelmektedir. Bu madde hükmü şöyledir: “Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Bu madde gerekçesinde bulaşıcı hastalıklara yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş bulunan kimselerin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uyulmaması, suç olarak tanımlanmış ve böylelikle kamu sağlığının güvence altına alınması hedeflenmiştir.

Toplum olarak kamu sağlığının güvence altına alınmasını talep etmek gibi bir temel hak bulunmakta olup bu hak doğrudan devlete karşı ileri sürülmektedir. Devletin bulaşıcı hastalıkları kontrol altına alırken uyması gerektiği kanunlar, yönetmelikler ve önergeler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi ve en önemlisi (TCK 195. Maddeden sonra) Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliğidir. Bu yönetmeliğe göre devlet önce genel tedbirler almalıdır.

  • Bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolünün sağlanması için; bildirime esas bulaşıcı hastalıklar listesinin belirlenmesi, olay ve vaka tanımlarının yapılması, iletişim ağı yapısı ile ihbar ve bildirim sisteminin oluşturulması
     
  • Salgın hastalıkla ilgili bilgilerin toplanmasında görevli yerel sağlık otoriteleri, ilgili diğer Bakanlıklar, özel ve kamuya ait kurum ve kuruluşlar ile Sağlık Bakanlığı arasında iletişimin sağlanması ve toplanan sürveyans (izleme) verilerinin ulusal ve uluslararası düzeyde paylaşılması için gerekli yöntemlerin belirlenmesi
     
  • Erken uyarı ve cevap sisteminde yer alan olaylar ile uyarı düzeylerinin tanımlanması
     
  • Hastalıklara özgü genel veya özel sürveyans ve kontrol mekanizmalarının veya programlarının geliştirilmesi
     

İhbar ve bildirimlerin düzenlenmesi, takip edilmesi ve gerektiğinde bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalık tanısı alan vakalar için sürveyans çalışmalarını yürütmek üzere 100 veya daha fazla yatak kapasitesine sahip tüm yataklı tedavi kurumlarında hekim sorumluluğunda sürveyans birimi oluşturulması
 
gibi tedbirler sıralanabilir. Devlet kendi hiyerarşisinde gerekli önlemleri alarak gerekli bildirimleri yaptıktan sonra tüm bunları uygulamaya geçer. Çünkü toplumdaki insanlar haber beklemekte, paniklemekte ve endişe duymaktadır. Devlete olan güven nedeni ile devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasını beklemektedir. Bu tedbirler birey açısından sağlık ve yaşam hakkı kapsamında, toplum açısından ise kamu sağlığının ve çevrenin korunması kapsamında ele alınmalıdır.

Bahse konu tedbirler:

  • Salgın hastalıklarla ilgili bildirim ve uyarıların medya ve basın aracılığıyla güncel olarak işlenmesi.
  • Yurtdışından gelebilecek salgın hastalık vakalarına karşı olası tüm önlemlerin alınması.
  •  Toplu taşıma araçlarında üst seviyede salgını önleyecek temizlik işlemlerinin yapılması.
  •  Halka verilecek sağlık eğitimleri ve güvenilir kaynaklardan sağlık bilgilerine geniş kapsamlı erişim olanağı sağlamak, erken vaka tespitine katkıda bulunmak ve hastalık korkusunun düzeyini azaltarak psikolojik sonuçların en aza indirilmesi.
  • Her türlü olanak kullanılarak halka yönelik seferberlik tarzında bir eğitim kampanyasının yürütülmesi.
  • Toplumsal düzeyde bir tehdit karşısında farkındalık oluşturma, zamanında uygun koruyucu ve önleyici davranışlar konusunda kamuoyunun yeterli bilgilenmesini sağlama ve var olan bilgileri pekiştirmesi.
  • Toplumun kamu sağlığını korumak amaçlı tüm sosyal faaliyetlerin ve toplumsal etkinliklerin iptal edilmesi veya ertelenmesi.
  • Alınan önlemlerin TCK 195. Madde ve yönetmelikler kapsamında denetlenmesi.

Bir diğer yaşanan durum; sağlık kuruluşlarının sır saklama yükümlülüğü kapsamındaki kişisel sağlık verileri, kişinin izni olmadan paylaşmasıdır. Salgın tehdidinin yaşandığı durumlarda, kişisel sağlık verilerinin, hastane kayıtlarına ulaşılarak özellikle de sosyal medya üzerinden paylaşıldığına tanıklık edilmektedir. Kişisel sağlık verilerinin tedavi sürecinin dışında, kişinin onayı olmaksızın başkalarıyla paylaşılması, özel yaşama saygı, özgürlük ve güvenlik hakkı gibi temel insan haklarına aykırıdır. Ayrıca, sağlık bilgilerinin paylaşılabileceği endişesi, salgın hastalık riskinin yaşandığı durumlarda damgalanma korkusunun da etkisiyle hastaların sağlık hizmeti almaktan kaçınmasına ya da kayıt dışı olarak, uygun olmayan koşullarda niteliksiz sağlık hizmeti almalarına neden olacaktır. Bu durum, kişinin sağlık hizmetine erişimini kısıtlayabileceği gibi, toplum sağlığı açısından ciddi, kontrol edilemez bir risktir ve devlet topluma karşı sorumluluğunun bir gereği olarak bu riskin büyümesini engellemelidir.

Devletin topluma karşı diğer bir yükümlülüğü, sağlık çalışanları tarafından hastalara yapılan tıbbi işlemler ya da sağlık bakımı sırasında kullanılan, hastaların da ancak solunum yolları enfeksiyonlarına ait belirtileri olduğunda başkalarını hastalıktan korumak için kullanmasının önerildiği tıbbi maskelerin salgın döneminde yaygın kullanıma sokulup arz ve talebe göre fiyatı belirlenen ticari bir olguya dönüşmesini engellemektir. Antiseptikler, deterjanlar ve benzeri temizlik malzemelerinin fiyatları, salgın tehdidi algısındaki artışla birlikte aşırı bir yükselme göstermektedir. Ticari sağlık pazarına evler ve işyerleri için yeni teknolojiler kullanılarak ilaçlama kampanyaları eklenmektedir.

Toplum olarak can güvenliğine yönelik tedbirlerin alınmasını talep etmek Anayasa’da belirtilen yaşam ve sağlık hakkının bir gereğidir. Toplumda her birey bu hakkının farkında olup gerekli önlemlerin alınmasını talep etmelidir.  

Avukat Elvan Kılıç