Yüksekdağ, Siirt'te basın toplantısı düzenledi. Yüksekdağ, halka çağrıda bulunarak, "Bize güvenmeye devam edin" dedi. AKP'nin kendilerini tehdit ettiğini ancak yollarından vazgeçmeyeceklerini söyleyen Yüksekdağ, katliamların Saray merkezli olduğunu söyledi.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, seçim çalışmaları kapsamında Siirt'te basın toplantısı düzenledi. HDP Siirt İl Binası Toplantı Salonundaki toplantıya, Siirt Belediyesi Eş Başkanları Belkıza Beştaş Epözdemir, Tuncer Bakırhan, HDP Siirt Milletvekilleri Hatice Seviptekin, Kadri Yıldırım, HDP Siirt Milletvekili adayları Besime Konca ve Fatih

Dalğalı, HDP, DBP il ve ilçe örgütleri, Siirt'te bulunan kurumların yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

'DARBE YAPTILAR!'

Yüksekdağ, toplantıdaki konuşmasında, "Her türlü engellemelere uğrayarak çalışan tek parti bizim partimizdir. Her zaman susturulan ve baskılara maruz bırakılan insanların sesi olmak için elimizden geleni yaptık ve yapıyoruz. 7 Haziran seçimlerinde Siirt'te de halkımızın özgür iradesini temsil ettik. 7 Haziran çok büyük yenilik ve umut oldu herkes için.

Ama gördük ki yine sevinmemizi istemeyenler 7 Haziran seçimlerini hiçe saydılar" dedi.

7 Haziran seçimlerinin hiçe sayılmasının halkın özgür iradesine yönelik yapılmış bir sivil darbe olduğunu söyleyen Yüksekdağ, şunları belirtti:

"Artık biliyoruz ki darbeler yalnızca tanklarla yapılan askeri darbelerle sınırlı değil. 7 Haziran seçimleri sonrası sandıklara darbe yapıldığını gördük. Bu sivil darbeyi de yapanlar icad etti. Askeri darbeden şikayet edenler, halkı darbelere karşı savunacaklarını söyleyenler, darbe yaptı. Bizzat Cumhurbaşkanı eliyle bir darbe gerçekleşti. Her fırsatta seçimle geldiğini söyleyerek övünen Cumhurbaşkanı seçimle gelen iradeyi yok saydı, 7 Haziran sonrası yapılan seçimi işlevsiz hale getirdi. 7 Haziran seçimleri sonrasından bu yana bu memleket saray tarafından idare edilir hale geldi."

'KATLİAMLAR SARAY MERKEZLİ'

Yüksekdağ, yaşanan tüm ölüm ve katliamların, Saray merkezli geliştiğine dikkat çekerek, "Basiretsiz, kifayetsiz bir hükümetle karşı karşıyayız. Başbakan olduğunu hatırlamayana ve gitgide saçmalayan bir başbakan ve atanmışlardan oluşan bir seçim kabinesi var. Şimdi herkes 7 Haziran seçimleri çatışmasız ortamın nasıl çatışmaya evrildiğini soruyor. Türkiye'deki herkesin kaderi 400 milletvekili ve başkanlığa zincirlenmiş durumda. İstiyorlar ki Türkiye'de siyasetin bütün yolları başkanlığa çıksın ve onu beslesin. Ama işler her zaman Saray'dan dikta edildiği gibi olmuyor ve olmayacak" şeklinde konuştu.

'HALKIN BİRLİĞİ KORKUTUYOR'

Siirt'in "Türkiye'nin minyatürü" olduğunu ifade eden Yüksekdağ, konuşmasının devamında şunları ifade etti:

"Siirt'e baktığınızda Türkiye'yi görürsünüz her açıdan. Kendi kaderini tayin etmek için bu kent çok tarihsel bir seçim yaptı 7 Haziran'da. Kendisini bölen siyasi iktidara karşı birleşti. Bizim yaptığımız demokrasi, barış ve birlikte yaşam çağrımıza yanıt verdi. Bizler cumhurbaşkanının da dediği gibi çok büyük bir organizasyonuz, barış ve demokrasi organizasyonuyuz. İktidarın, sarayın ayırıp düşmanlaştırdığı insanları biz bir araya getirdik. Burada Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle çok büyük barış birliği hareketi gerçekleşti ve o kazandı. Ancak onlar birleşen halkı istemiyorlar.

Halkların birleştiği zaman oluşturduğu o büyük gücü, o aydınlık, demokrasi gücünü istemiyorlar ve bundan korkuyorlar. Yarasanın ışıktan korktuğu gibi korkuyorlar. Bizler karar vermeliyiz, bu ışığı koruyacak mıyız, bu ışığı diktatörlüğün karanlık bulutu altında kararmasına izin mi vereceğiz? Ya da bu karanlık bulut karşısında kendi ışığımızı, kendi taşıdığımız meşaleyi koruyup daha da güçlendireceğiz ve bütün bir Türkiye'ye ışık olmasını mı sağlayacağız?

'SİİRT'İN IŞIĞI TÜRKİYE'Yİ AYDINLATIR'

Siirt, 7 Haziran'da çok değerli ve tarihsel bir seçim yaparak halkların birlikteliğine ışık yaktı. Bu ışık Türkiye'yi bile aydınlatabilecek kadar büyük bir ışıktır. 1 Kasım'da Siirt bu ışığı bağrında, inancında, mücadelesine koruyarak bütün Türkiye'yi aydınlatacak bir ışığa dönüştürebilir. Burada HDP'ye oy veren ve verecek olanlara seslenmek istiyorum: Yüreğinizin ışığını karartmalarına izin vermeyin. Savaş ve zulüm karşısında insanca direnmenin, barış içinde yaşamanın sözü ve iradesi olun. Karanlıklar mutlaka biter. Karanlık üzerinden hüküm sürmeye çalışan yüzlerce iktidar geçip gitti. Şairin dediği gibi bir gölge bile bırakmadan gitti. Şimdi bizler halkların ışığına dayanarak ve inanarak kendi değerlerimizi ve başarımızı korumak zorundayız.

Bugünün Kerbela'nın yıldönümü. Yezidlere yani zulme karşı direnen halkların direnişinin boyun eğmeyen ve haklı bulduğu yolda ısrarla yoluna devam edenlerin günü. Hazreti Hüseyin'in hazreti Zeynebin büyük insanlık için Kerbela'nın zulmü karşısındaki o büyük ve görkemli duruşun asırlar boyunca nasıl da büyük insanlığın hem acısı hem isyanı oldu. Büyük insanlık büyük acıları yaşamış olsa da büyük direnişlere girmek gerektiğini hep bildi. Biz de bizleri ışıksız, susuz umutsuz bırakmaya çalışanlara karşı umudumuza, ışığımıza inancımızın gücüne sahip çıkmalıyız. Dün olduğundan daha fazla sahip çıkmalıyız.

Seçilmişleri, parti çalışması yürütmeye çalışan arkadaşlarımızı tutukluyorlar. Bunların arasında biz inadına barış diyoruz. Toplumun iyi yanlarını kemiren bir iktidar var karşımızda. En başlarında da saray duruyor. Biz halkın yönetime katılması ve özyönetim hakkı diyoruz. Bu ne demektir? Halk siyasete katılırsa, yönetime katılırsa denetler. Hırsızlık, yolsuzlluk yapamazlar, savaş silah ticareti yapamazlar.

Kendimizi kimseye kanıtlamak zorunda değiliz. Bizim gümbür gümbür büyüyen ve gümbür gümbür yürüyen bir halkımız var, mücadele geleneğimiz var. Bu zalimlere hesap vermedik. Sadece halkımıza bizim hesabımız. Ama hesap soracağız. Hesap vermemek için direnenleri, gitmeyenleri ait oldukları yere göndereceğiz.

'VAZGEÇMEYİN'

7 Haziran'da bize güvendiniz, vazgeçmeyin. Bir kere daha güvenin, daha büyük güvenin. Bizi zulümle yola getirmeye çalışıyorlar. Artık karşılarında dövülerek köleleştirilecek bir halk yok. Bugün Siirt'te bize ilk kez oy veren insanlarımızı tehdit ediyorlar. Bizi tehditle oy toplamakla suçlayanlar, utanmadan sıkılmadan bize oy veren insanımızı tehdit ediyorlar. Bunun hesabını verecekler. Ve ben o tehditle karşı karşıya kalan insanlarımıza diyorum ki; bu zulüm bu ahlaksızlık karşısında asla boyun eğmeyin. Halka güvenin, hakka güvenin. Tehditle oy toplayan bu yapı, bu siyaset artık ne halktan ne haktan korkuyor. Ve artık halk da onlara güvenmiyor" şeklinde ifade etti. 1 Kasım'da Türkiye'nin özgür iradesinin kazanacağını belirten Figen, "Biz iddiamızın arkasındayız. O yüzden inadına dedik. Ve onlar iyi bilirler ki biz inat ettik mi yaparız. Bu sefer iki kat daha fazla inat ettik. 1 Kasım'da oylarımızı yükselterek bu seçim maratonunu tamamlayacağız."

'TÜRKİYE GÜVENLİ ÜLKE DEĞİL!'

Yüksekdağ, Türkiye'nin artık güvenli bir ülke olmadığına dikkat çekerken, bunun sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu belirtti. HDP olarak siyasi iktidarı uyardıklarını ve eleştirdiklerini ifade eden Yüksekdağ, "IŞİD'i o derin strateji gereği desteklemekten vazgeçin dedik. Ama hiçbir uyarımızı dikkate almadılar ve IŞİD'i desteklemeye, kollamaya devam ettiler. Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara'da yaşanan katliamlar da Türkiye'deki siyasi iktidarın katliam şebekeleriyle geliştirdiği iş birliğinin ürünü ve sonucudur. HDP de bu saldırı odaklarının hedef tahtasına yerleştirildi. Bana ve Selahattin Demirtaş'a yönelik suikast planlamaları olduğu bilgisi var. Ama bugün burada aldıkları güvenlik tedbirini daha önce almadılar" diye ifade etti.

'İKTİDAR BİZİ TEHDİT EDİYOR AMA YOLUMUZDAN DÖNMEYİZ'

Yüksekdağ, "Beni defalarca 'bir kurşunla devrilirsin' diye tehdit edenler siyasi iktidarın milletvekilleridir" diyerek, sözlerini şöyle noktaladı: "Beni 'susturun şu şirreti' diye hedef gösterenler bu siyasi iktidarın yandaş basınıdır. Selahattin Demirtaş'ı defalarca haberleriyle, söylemleriyle hedef gösterenler bu siyasi iktidarın temsilcileri ve sözcüleridir. Cumhurbaşkanından bakanlara başbakana kadar bizi açıkça tehdit ettiler. Etmeye de devam ediyorlar. Ama bunlar bizi yolumuzdan döndüremez." SİİRT - ANF