mervekart @ ybhaber.com

Arada bir geçmişe bakmakta her zaman fayda olduğunu düşünürüm. Özellikle yakın tarihe gidip neler yaşandığına bakmak, gelecekte neler yaşanacağının sinyallerini vereceğinden iyi bir yöntemdir. Bu yüzden şöyle ufak bi hafızalarımızı tazeleyelim diye fazla geçmişe gitmeden 2016'ya uzanalım istedim. 

2016, Türkiye ve dünya gündeminin yoğun ve yorucu olduğu bir yıl olmakla birlikte tüm insanlığın etiyle, kemiğiyle hatta tüm hücreleriyle tiksindiği bir yıl olarak tarihe geçti. 2016 yılı neden bu kadar hepimizi kendi kabuğumuza sinmeye itti diye düşünürken oturup bu yıl ülkece neler yaşadığımıza bir bakmak istedim ve karşıma çıkan tablo hassasiyeti yüksek ve ortalama vicdan sahibi her insan evladı için vahim bir durum sergiliyordu. Bu tabloya şöyle birlikte bakacak olursak;

12 Ocak 2016 – ‘Sultanahmet Saldırısı’

Sultanahmet meydanında, Suriye kökenli 28 yaşındaki canlı bomba IŞİD militanın, üzerindeki bombayı patlatması sonucu bombacı dahil 11 kişi öldü ve 16 kişi de yaralandı.

13 Ocak 2016 – ‘Çınar Saldırısı’

Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde PKK tarafından İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlenen bombalı saldırı sonucu 1 polis şehit olurken, aralarında çocuklarında olduğu 5 kişi hayatını kaybetti ve 39 kişi de yaralandı.

17 Şubat 2016 – ‘Ankara Saldırısı’

Ankara’nın Çankaya ilçesinde, Genelkurmay Başkanlığının, asker lojmanlarının ve Kara Kuvvetleri Komutanlığının bulunduğu bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerine ait askeri servis aracının geçişi sırasında bomba yüklü aracın bir intihar bombacısı tarafından patlatılması sonucunda aralarında sivillerinde bulunduğu 28 kişi olay günü şehit düştü, 1 kişi hastanede tedavi görürken öldü, 61 kişi yaralandı.

12 Mart 2016 – ‘Ensar Vakfı Tecavüz Sıkandalı’

Olay, kamuoyunun gündemine BirGün gazetesinin internet sitesinde 12 Mart’ta Serbay Mansuroğlu imzasıyla yayımlanan “Karaman’da 45 erkek öğrenciye tecavüz!” haberiyle girdi. Bir çocuğun okula gitmek istemeyişi üzerine ablasının psikiyatriste götürmesi, çocuğun kendisine hayvan pornoları izletildiğini söylemesi ve psikiyatristin savcıyı araması üzerine soruşturma açıldı. Tecavüze uğradığı ileri sürülen 45 çocuktan 10’u Karaman Devlet Hastanesi’nden tecavüz raporu aldı ve raporlar dava dosyasına girdi. Cinsel istismara maruz kalan çocuklar ifadelerinde Muhrarrem B.’nin kendilerini dövdüğünü, tehdit ettiğini, korktukları için direnemediklerini ve utandıkları için yaşadıklarını kimseye anlatamadıklarını söyledi. Muharrem Büyüktürk suçunu kabul etti. Olayın duyulmasından sonra Ensar Vakfı’na gösterilen tepkiler üzerine Aile ve Sosyal Politikalar bakanı Sema Ramazanoğlu, “Karaman’da ilk vaka ortaya çıkar çıkmaz hemen hukuki açıdan bakanlığımız müdahil oldu, bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz.” şeklinde açıklama yaptı.

13 Mart 2016 – ‘Kızılay Saldırısı’

Kızılay, Ankara’da otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen, 2’si saldırgan olmak üzere toplam 38 kişinin hayatını kaybettiği ve 19’u ağır 125 kişinin de yaralandığı bombalı araba saldırısı Ekim 2015’teki ve Şubat 2016’daki patlamalar ile birlikte beş ay içinde Türkiye’nin başkentinde gerçekleşen üçüncü bombalı saldırı oldu. Kızılay’da ki saldırıyı hangi örgütün düzenlediği ile ilgili muammalar olmakla birlikte PKK’nın saldırısı olabileceği yönündeki ihtimaller yüksek kabul edildi.

19 Mart 2016 – ‘İstiklal Saldırısı’

İstiklal Caddesi’nde Irak ve Şam İslam Devleti ile bağlantılı Mehmet Öztürk’ün üzerindeki patlayıcıyı patlaması sonucu meydana gelen bombalı intihar saldırısı sonucu; 3’ü Amerikan-İsrail vatandaşı, 1’i İran vatandaşı ve 1’i saldırgan olmak üzere 5 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı.Ocak’ta gerçekleştirilen Sultanahmet saldırısının ardından, 2016 yılında İstanbul’da meydana gelen ikinci bombalı intihar saldırısı oldu.

1 Mayıs 2016 – ‘Gaziantep Saldırısı’

Gaziantep ilinin Şehitkâmil ilçesindeki Demokrasi Meydanı’nın bulunduğu bölgede yer alan Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü binasının bulunduğu yerde, IŞİD mensubu İsmail Güneş’in gerçekleştirdiği tespit edilen intihar saldırısında, 3 polis şehit olurken, aralarında sivillerin de bulunduğu 23 kişi yaralandı.

7 Haziran 2016 – ‘Vezneciler Saldırısı’

İstanbul’un Fatih ilçesinin Vezneciler semtinde bomba yüklü araçla gerçekleştirilen bombalı intihar saldırısı sonucunda 5 polis memuru sehit düştü, 7 sivil hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı.10 Haziran 2016’da, TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri) saldırının sorumluluğunu üstlendi.

28 Haziran 2016 – ‘Atatürk Havalimanı Saldırısı’

İstanbul’un Bakırköy ilçesindeki Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen silahlı ve bombalı intihar saldırısında IŞİD mensubu olduğu belirtilen 3 saldırgan, dış hatlar terminalinde önce uzun namlulu silahlarla etrafa ateş açtı, ardından da üzerlerindeki bombaları patlattı. Saldırı sonucu 45 kişi hayatını kaybetti, 236 kişi yaralandı. 29 Haziran 2016’da Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir günlük ulusal yas ilan edildi ve bayraklar yarıya indirildi.

15 Temmuz 2016 – ‘Askeri Darbe Teşebbüsü’

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir grup asker tarafından gerçekleştirilen askerî darbe teşebbüsü ile birçok vahim hadise yaşandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve yaklaşık 50 kadar milletvekilinin mecliste bulunduğu sırada F-16 savaş uçakları meclis üzerinde uçuş yaparak parlamentoyu dört kez bombaladı. Ankara’nın Beştepe semtinde bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na bombalama girişiminde bulunulsa da başarılı olunamadı, Muğla’nın Marmaris ilçesinde bir otelde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı suikast girişiminde bulunuldu.

16 Temmuz sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda darbe girişimi bastırıldı ve askerler silahları ile birlikte teslim oldu. Olaylar sonucunda 104’ü darbe yanlısı asker olmak üzere 300’den fazla kişi hayatını kaybetti, 1491 kişi yaralandı, farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alındı. Yargı ve sivil siyaset mensupları dahil olmak üzere toplam gözaltı sayısı 70 bini buldu, 31 bin kişi tutuklandı. Bunun yanı sıra askerî, idari ve adli kurumlarda birçok kişi görevden alındı.

Darbe girişimi, Türkiye siyasi tarihinde 12 Eylül 1980 askerî darbesinden 36 yıl sonra gerçekleştirilen ilk askerî darbe teşebbüsü olarak kayıtlara geçti.

18 Ağustos 2016 – ‘Elazığ Saldırısı’

Elazığ Emniyet Binasına bomba yüklü araçla saldırı yapıldı.3 polis şehit oldu.Olayı PKK üstlendi.

24 Ağustos 2016 – ‘Fırat Kalkanı Operasyonu’

“Fırat Kalkanı” kod adıyla Cerablus’a sınır ötesi operasyon düzenledi. Bölge IŞİD’den temizlendi ve Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçti.

Fırat Kalkanı harekatı kapsamında 16 askerimiz şehit oldu, 6’sı ağır yaralı olmak üzere 33 asker yaralandı. Yurdun dört bir yanında, evlerde Türkçe ve Kürtçe ağıtlar yakıldı.

6 Ekim 2016 – ’75.Yıl Polis Karakoluna Saldırı’

İstanbul Yenibosna’da 75. Yıl Polis Karakolu yakınlarında bombalı saldırı sonrası patlama meydana geldi. Meydana gelen saldırıda 10 kişi yaralandı. Saldırıyı PKK üstlendi.

4 Kasım 2016 – ‘Diyarbakır Sadırısı’

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bulunan Emniyet Müdürlüğü’nün Terörle Mücadele ve Çevik Kuvvet şubelerinin yer aldığı ek binası yakınlarında bomba yüklü bir araçla düzenlenen saldırıda 2’si polis 11 kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı hem IŞİD hem de PKK bağlantılı TAK üstlendi. Diyarbakır Valiliği saldırıyı PKK’nın gerçekleştirdiğini duyurdu.

24 Kasım 2016 – ‘Adana Saldırısı’

Adana Valiliği otoparkında bomba yüklü araç patlatıldı. Saldırıda 2 kişi hayatını kaybetti, 33 kişi de yaralandı. Saldırıyı TAK adlı örgüt üstlendi.

10 Aralık 2016 – ‘Beşiktaş Saldırısı’

Beşiktaş-Bursaspor maçının ardından Vodafone Arena’nın önünde seyir halindeki bir araç patlatıldı. Bundan 45 saniye sonra da, hemen yakındaki Maçka Parkı’nda durdurulan bir kişi kendini patlattı.

Polisin hedef alındığı saldırılarda çoğu polis en az 38 kişi hayatını kaybetti. 150’den fazla kişi de yaralandı. Yetkililer saldırıların fâili olarak PKK’yı işaret etti.

17 Aralık 2016 – ‘Kayseri Saldırısı’

Kayseri’de çarşı iznine giden silahsız ve sivil giyimli askerlerin de olduğu halk otobüsünün yanında bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. TSK, 13 askerin şehit olduğunu açıkladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 6’sı ağır 55 yaralı olduğunu açıkladı.

Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse ‘ ne çok acı ne çok ölüm sığdırmışız bir seneye’ demek yerinde bir söylem olacaktır. Tüm bu yaşanan elim hadiselerin tarihlerini bile unuttuk.Yazıda kullanmak için tarihlere Vikipedia ve Al Jazeera Turk’ten baktım.Sadece olayları anımsıyoruz, kimisini tam kimisini bölük pörçük.. Hafızalarımızdan silmek istediğimiz gözyaşına belenmiş bulanık görüntüler eşliğinde geliyor her biri, unutmak istiyoruz, unutamıyoruz…

2016’da yaşanan olayları araştırırken farkına vardığım ve üzerine oturup düşünülmesi gereken bir durumla daha karşılaştım. Fark ettiğim şuydu ki ülkece duygusal sağırlık haline geçmiş olmamızdı.Toplum olarak o kadar çok ölüm haberleri, şehit haberleri, ardı arkası kesilmeyen bombalı intihar saldırıları ve benzeri haberler duymaya alışmışız ki bir şehidimizin olduğunu duyduğumuz haberlerde istemsizce sayının azlığına sevinir hale gelmişiz. Sanırım toplumlarda tıpkı insanlar gibi üzerine çok yüklenince ağrı şokuna giriyor, hissizleşiyor, acıyı reddediyor; tıpkı insanlar gibi yaşanan acıları, bir eşiği atladıktan sonra artık duymaz oluyorlar. Bu duruma psikoloji de ‘duygusal sağırlık’ deniliyor ve durum empati yoksunluğunun artmasına sebebiyet veriyor. İçinde bulunduğumuz halet-i ruhiye bu şekilde devam edecek olur ise toplumu oluşturan her bir birey de ‘başkalarının acısı benim acımdır’ demek olan diğergamlık hissi, yerini giderek ‘benmerkezciliğe‘ bırakacak. Batı kültürünün empoze etmeye çalıştığı ‘enjoy yourself, keyfine bak, önce kendimi mutlu etmeliyim’ gibi hastalıklı bir anlayışın toplumumuza hızlı bir şekilde yayılacak. ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ gibi bir anlayışa sürüklenmemek için insancıl değerlerimizi korumalıyız.

Başka bir Türkiye olmadığına göre, aynı toprak parçası üzerinde kenetlenmeyi beceremediğimiz sürece tarihin tekerrür etmesini önleyemeyiz. Tarihin tekerrür etmesi demek ölümlerin, geride kalan gözü yaşlı anaların, sönen ocakların, verilen şehitlerin artması demek. Eceliyle ölenlerin cenazesinde saf tutmanın saadetini aramamak için Dücane Cündioğlu’nun da dediği gibi bu ülkenin ıstırabını çekmiş, dertleriyle dertlenmiş her birey, her yürek öznel ve kişisel tercihlerini parantez içine almayı bilmeli, ülkenin geleceği için yapıcı bir tavır takınmalı, birliğimizi güçlendirecek adımlar atmalı, birleştirici sözler söylemeli, öyle ki içinde bulunduğumuz koşullarda bu birliğin ‘milli’ mi ‘ulusal’ mı olup olmadığı sorununu ertelemeyi bile erdem bilmeli. Hiçbir ülke toprak kaybetmek istemez. Toprağın bütünlüğü ancak ‘duygu birliği’ ile sağlanır. Ülkemiz ve insanlığımız zor günlerden, zor sınavlardan geçiyor. Bu durumu en az zararla atlatabilmenin tek yolu ‘duygu birliği’nin, merhamet çerçevesi içinde adalet ve hakkaniyet klavuzunda sağlanabilmesidir. Bu toprak parçası üzerinde yaşayan toplumun her bir ferdinin elini taşın altına koyup, üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla gerçekleştirmesi elzemdir. Bu sorumlulukların en önemlisi de halkın ortak değerlerine saygı göstermek ve ortak değerler alanın da halkın arasına bozgunculuk sokmaya çalışanlara izin vermemektir.