salihyazar @ ybhaber.com

Müslümanların yaşadığı dramın temelinde, İslam’a kendi içinden  gelen; dinsel kimliklere bürünmüş, hurafeler ve bidat alışkanlıkların oluşturduğu ahlaki statüden kaynaklanan saldırılara ve komplolara kafa yormaması yatmaktadır.

Bidat İslami davranışı bilinçli, bilinçsiz bir şekilde görmüyor, göremiyor. Ortaya çıkan statülerini kaybetmemek için görmek istemiyor. Sorumluluklarını yok sayarak kolay olanı seçti.

Masumiyet karinesini tekeline alarak, kendileri dışında kalan herkesi suçlayarak kaotik yaşam kültürün ortaya çıkmasına neden oldu.

Cihan-ı Şümul din söyleminin altını dolduramadı. Kurulan sosyal düzen ve hayat Müslümanları merkeze alması İslam’ın “Kuşatıcı” bir din olmadığı izlenimine neden oldu. Diğer inanç gruplarını yok sayarak yaşamaları İslam’a soğuk bakılmasına hatta düşmanca davranılmasına yol açtı.

İslam adına en doğrusunu  ‘bilirizci’ Müslüman Derebeyleri ortaya çıktı. Derebeyleri, kendileri din adına herkesi ve her şeyi yanlış görüyor ve anlıyor.

İstişare kültüründen yoksun bakış, Müslümanlara sirayet ederek olağanlaştı. Buna "Katolik bakış" denir. Katolikler herkesi aforoz etme ve cezalandırma hakkını  kendinde buldu. 

Yanılış görme ve algılama evresi başlayınca, ortaya insana zulüm eden sistematik inanç canavarı çıktı. Çarpık duruş her alanda Müslümana hata yaptırmaya başladı. En başta insanın dâhil olmadığı  yanlış hayat kurgusunun ortaya çıkardı.

Kompleksli Müslüman sisteminin savaş baronları ve sistemden beslenenlerin yol açtığı tek şey kıyım ve trajedi olmuştur.

Yapılan katliamları kınarken makbul (Kendi makbulü) Müslüman’dan yana ikircikli tavır alma tavrının temeli budur.(En son Rojava’da yapılan katliamda olduğu gibi.) Bilinçaltına sirayet etmiş olan “seçicilik ve taraf “ duygusunun yansımasıdır.

Yahudi’nin cenazesi geçerken Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ayağa kalkınca bunu gören sahabelerden birisi “Ama efendim o bir Yahudi cenazesi “ deyince Efendimiz “O bir insandır.” demişti. Bu mirasın varisi olan Müslümanlar, Efendimizin hayatından haberdar değiller mi? Eşrefi mahlûkatı merkeze alan anlayışın, İslam’ın temel prensiplerinden olduğunu bilmemelerine imkân var mı?

Arınmanın yolu, Müslümanlar ve mütedeyyinler; nerede, hangi konumda olursa olsun,  zaman kaybetmeden, yaratılışın gayesi olan yeryüzündeki insanları kuşatıcı; “Ben-i Âdem”i merkeze alarak bütün eksiklikleriyle yüzleşerek hesaplaşmak  ve kurtulmaktır.

salihyazar@gmail.com