salihyazar @ ybhaber.com

"Naziler, önce komünistleri tutukladılar;
Komünist değilim diye ses çıkarmadım.

Sonra Yahudileri tutukladılar,
"Yahudi değilim ki" dedim, sesimi çıkarmadım.

Sosyal demokratları tutukladılar,
"Savunmak bana mı kaldı" dedim, sesimi çıkarmadım.

Sıra bana geldiğinde,
Etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı! "Bertolt Brecht (Alman Şair, Yazar)

Bu kadar yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik ve ahlaksızlığı bir arada hiçbir zaman yaşamamıştım. Adam olanın içini sızlatan olayların arttığı şu dönemde hepsini görmemek, duymamak ağır bir yük oldu vicdanlarda. Hepsiyle ilgili bir takım nedenlerden dolayı bir iki kelam edemezsek de öyle şeyler yaşanıyor ki gözün kararıyor, aklın yerinden çıkacak oluyor, dayanacak metanetin kalmıyor. Ağır faturalarına rağmen yeter artık demek, birkaç kelam ederek tarihe not düşmek istiyorsun.

Öyle bir psikoloji ki bu kadar şey ortada ve açıkken hiç kimsenin tepki göstermemesi ya da çok sınırlı olması korkutuyor. Toplumdaki sessizlik ve tepkisizlik hiçbir bilimsel veriyle açıklanamayınca umutsuzluk ve yeis seni esir alıyor.

Televizyonu, radyosu, dergisi ve gazetesi korkunç ketumluğa mahkûm edildiği şu aralar az da olsa birilerinin bir şeyler yapıyor olması tükenmeye yüz tutmuş yaşama sevincine cılız olsa da umut aşılıyor, yalnızlık duygusundan kurtarıyor ve şairin dediği gibi direnişini ayakta tutuyor.

Kimin kime yaptığı zulüm önemli olmamalı. Zulme, haksızlığa sesini çıkarmayan, işine geldiği için yok sayan, yanında yer alan bir gün kendisini yok edecek canavar sistemin dişlilerine yağ sürdüğünü aklından çıkarmasın.

Bugün zulme uğrayanlar, aynısını yarın başkalarına yapacaklar. Bugün zulmedenler yarın aynı zulmü tadacaklar. Kendileri olmasa da çocukları mutlaka sistemin gadrine maruz kalacaktır. Eyvah dediğinizde kendinize, ülkenize ne kadar çok şey kaybettirmişsinizdir.

Kalkınmış toplumlarda bedel ödeyenler sanıyor musunuz ki bugün torunları kadar refah içinde yaşadılar. Güneşin hasret olduğu Kuzey Avrupa ülkelerindeki gelişmeler dört mevsimin yaşandığı topraklarımızda neden gerçekleşmediğini bir düşünsenize.

19.yüzyılın sonlarına kadar derebeyliklerden oluşan, iç savaşlarla boğuşan; devlet bile olamayan, hemen her gün depremlerin var olduğu, ikinci dünya savaşında atom bombası trajedisini yaşayan Japonya nasıl buralara geldi, düşünüyor musunuz?

Almanya, İkinci Dünya Savaş’ında yerle bir oldu, ikiye bölündü. Yıllarca iki kutuplu dünyanın kontrolünde kaldı. Tüm bunlara rağmen bugün dünyanın en gelişmiş sanayi ülkeleri içindedir. Nasıl oldu ve başardılar? Neden bunlara kafa yormuyoruz?

1950-1953 tarihleri arasında iç savaş yaşadıktan sonra batının müdahalesiyle iki ayrı devlete dönüşen Kore devletlerine baksanıza. Kuzey Kore kapalı toplum olmayı tercih ettiği için sefalet içinde yaşıyor. Güney Kore, özgürlükçü, modern yönetimiyle dünyaya her alanda teknoloji ihraç ediyor. Güney Kore biz varken yeryüzünde yoktu bile.

Geldiğimiz yer rol modelimiz Kuzey Kore mi olacak? Bu kadar sıkıntı, acı boşuna mı çekildi?

ABD'nin Maryland eyaletine bağlı Baltimore kentinde, polis şiddeti sonucunda yaşamını yitiren 25 yaşındaki siyahi genç Freddie Gray'in cenaze töreninden sonra çıkan olayları çarpıtarak Gezi eylemleriyle karşılaştıran algı operasyonuna,türban istismarı reklamda oynatılan kızın, dört yıllık Edebiyat Fakültesi diplomasıyla altı yıllık Tıp Fakültesi bitirten algı reklamlarına  inanmaya devam mı edeceğiz?

Her çıkmazı ve açmazı paronayakça kendi yarattıkları Pensilvanya kontuna bağlayan açıklamları ciddiye almaya devam mı edeceksiniz.?

Daha düne kadar 'Allah razı olsun,efendim' dedikleri adama bugün yılanın başı ve Ya bu devletin varlığını kabul edecek veya yok olacaklar diyen adamların içine düştükleri yaman çelişkileri  samimi ve inandırıcı bulmaya devam mı edeceksiniz?

Çok zor değil 2002 yılından bu yana her seçim öncesi vaat edilenleri Google amcadan sorunuz bakalım. Neredeydik, nereye geldik? Ne kadar yol alabildik? Kıt kanaat elimizde tutmaya çalıştığımız eskinin birçok hakkı ve hukukunu kaybettik.

Başlarda gizli şimdi göstererek yapılan yolsuzluk, dayatılan yoksulluk ve yasaklarla Kuzey Kore ve Ortadoğu’nun kabile devletlerinin bile gerisine düşmek üzereyiz,farkında mısınız?

Asıl meselemiz onurluca yaşayabildiğimiz, başımızın eğilmediği adil, eşit bir düzen kurmak değil miydi? Herkesin her şeye ve herkese karşı kendini güvende hissettiği sistemi oluşturmayacak mıydık?

Bunun için bir yerden başlanmalıdır. İşe kurulmaya çalışılan zulmün hesabına ve kitabına en azından malzeme olmamakla başlayabiliriz. Herkesin sorumluluğu var ve tarih mutlaka sorumluluklarımızı onore ederek yazacaktır.Şimdi sorumluluk zamanı.Şimdi değilse,ne zaman?

saihyazar@ybhaber.com