salihyazar @ ybhaber.com

Yaşadığım toplumda tanıklık ettiğimiz acı, tatlı her çeşit olay, olgu, duygu düşüncelerle ilgili gönlüm elverdiği, dilim döndüğü ve aklımın erdiği kadarıyla kaleme aldığım yazılarımı sizinle paylaşmaya çalıştım.

Tabiri caizse namuslu bir insan olmaya çalışarak; kendi adıma tüm riskleri göze alarak elimi taşın altına sokmaya çalıştım.

En son sizinle yine paylaşmak üzere hazırladığım yazı dizisinin ilk bölümünü 13 Temmuz 2016 (Yaman Salvolar 1 Hukuk) paylaşmıştım. Yazıdan iki gün sonra talihsiz 15 Temmuz vakası yaşandı.

15 Temmuz olayı üzerine sayısız yorumlar, anlatımlar gerçekleştirildi, yazılar yazıldı. Konuyla ilgili ortada dolaşan söylencelere katıldıklarım olduğu gibi katılmadıklarım da vardı. Esasında konuyla ilgili elbet benim de söyleyeceklerim vardı.

Ancak 15 Temmuz’dan sonra zaten dörtnala kaosa ve çöküşe giden ülkede at izi iti izine karışınca istemeyerek de olsa kalemimi bir süreliğine cebime koymak zorunda kaldım.

Olağanüstü halin ilanından sonra iki kere uzatılarak intikam duygusuyla cadı avı resmileştirilerek devletin eliyle yapılmaya başlandı.

İki kere uzatılan OHAL ile muhtemel itirazların önü gözdağı verilerek kesiliyor, seçenekli düşünceler yasadan alınan güçle niyet okunarak mahkûm ediliyor, söz söylemeye çalışan ehli vicdanların dilleri susturuluyor.

15 Temmuz sonrası kasvetli, acımasız adalet duygusu tamamen ölmüş karanlık toz bulutu kalkmamak üzere ülkenin üzerine çöktü.

Kanıksadığımız ölümler, ahlaksızlık, adaletsizlik ve pervasızlıktaki şekli sınır tamamen ortadan kalktı.

Canlı bombalar ve patlamalar sonucu vakitsiz gelen ölümlerle toprağa bırakılan umut dolu bedenler,

Adalet kırıntısının olmadığı görevden almalar, açığa almalar ve ihraçlar sonucu düşkün ve onursuz bir hayata mecbur edilenler,

Yeni kumpas iddialar sonucu yapılan tutuklamalar, oluşturulan mahkemeler ve yargılamalar,

Dış politikadaki efelenmeler, güven duygusunu kaybeden yabancı yatırmacıların daha güvenli ülkelere sermayelerini çıkarması,

Komplo anlayışıyla idare edilen ekonomide TL’nin yabancı paralar karşısında hızla erimesi,

Ekonominin girdiği açmaz sonucu evine ekmek götüremeyecek hale gelen insanlar….

Bunların hiçbir değeri yoktu ülkenin iplerini (ipini) elinde tutanlar (tutan) için. Cebri planları ve hesapları işliyor.

Bütün bunların; ülke, toplum ve çocuklarımız için hiçbir anlamı olmamasına rağmen sırf tek bir kişinin ölünceye kadar idarede kalabilmesi için yaşanıyor ve yaşatılıyor…

Her şey,ütopik bir dünyada yaşayan  tek adamın hülyaları uğruna yaşatılıyor..

Gelinen noktada ülke geriye dönülmesi imkânsız çıkmaz bir yola girmiştir. Bu kâbustan ve cehennemden uyanabilmemiz mucizelere kaldı.

Doğru dürüst konuşan, farklı çözümler üretebilen birkaç aydınımız vardı. Hepsini önce kademeli 15 Temmuz’dan sonra hızla içeriye atılarak susturuluyor.

Rüyada görsek dudak uçuklatacak benzemezlerin bir araya geldiği bir ortam, sabrın yeterli değilse kafayı tırlatmak için birebir cehennemi ortamdır.

Sadece üç yol ve seçeneği bıraktılar; Ya susup sineye çekip biat edeceksin ya dik durup belalarına maruz kalacak ve göğüs gerecek ya da her şeyi geride bırakıp defolup bu cehennemden çıkıp gideceksin.

Ve bu açmazın en ağır bedelini susarak kerhen destek vererek yaratanlar, yokmuş gibi yaşayanlar ödeyecek.

Şimdi sıra onlarda. Kapıları çalındığında sır perdesi kalkacak. Eyvah dediklerinde artık yaşayabilecekleri bir yer kalmamış olacak.

Evrende ve yeryüzünde insanlığın ağır bedeller ödeyerek inşa ettiği değerlerden daha kutsal bir şey olmaz; olamaz. Dışındaki her şey kurgu, sahte, sonradan ve yapmacıktır.

Son olarak sizi 4.Murat ve şair Nefi arasında geçen anekdotla baş başa bırakıyorum.

4.Murat: Bundan sonra hiciv yazma. Vezir demez, sadrazam demez hiciv eder iki paralık edersin devletin itibarını.

Nefi: Hünkârım, hiciv etmeden duramam ben. İnsanlarda çarpıklıklar gördüm mü ölsem dile getiririm ben.

4.Murat: Öyleyse yazacağım hicivleri ben okuyayım bundan böyle.

Nefi: Yalnız benim hükümdarım olmak size yeter mi padişahım. Devletlû hünkârım hiciv bizim için savunma silahıdır kulunuzun dolayısıyla halkın. Benim susmam halkın boğulmasıdır.

4.Murat: Halkın gür konuşması da benim boğulmam demektir. Zehrini oraya buraya damlatma artık şair.

Nefi: Bazı hastalıklara acil devadır zehir.

4.Murat: O zehri dikkatli kullan da herhangi bir ölüme yol açmasın şair.’

Görüldüğü gibi insanlık var edildiğinden beri Güç ile Erdem arasındaki savaş hiç eksik olmamıştır.

Ademi merkeziyetçi yönetim anlayışı olmadığı sürece devletin gücünü eline geçiren otoritelerden başka hiç kimse güvende değildir..

salihyazar@ybhaber.comm