salihyazar @ ybhaber.com

Anayasa’nın 138. maddesi şöyle der:
Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Evet böyle der Anayasa..

Şimdi hukuka saygı diyen kim?.. Erdoğan.

Hukukun üstünlüğü isteyen kim? Erdoğan.

Yargıya karışılmasın diyen kim?..Erdoğan.

Mahkemelere, hâkimlere müdahale olmasın diyen kim?..Erdoğan.
 

Şaka gibi. Gerçekten öyle. Akıl alır gibi değil.

Peki, uygulamalar nasıl? Gelin şöyle bir göz atalım. Hukukta söylenenlerle yapılanlar arasındaki yaman tutarsızlıklara bir bakalım.

Bir mahkeme ‘beş polis’i serbest bıraktığında küplere binen, yargıçlara demediğini bırakmayan ve polislerin yeniden tutuklanmasını sağlayan Erdoğan değil midir?
 

Bir büyük işadamının beraat kararını bozdurmak için kendi Adalet Bakanı’nı Yargıtay nezdinde devreye sokan Erdoğan değil midir?
 

Danıştay Başkanlığı seçimine müdahale eden, kendi istediği adayı seçtiren Erdoğan değil midir?

Bir devlet ihalesini bir büyük gruptan aldırıp başkasına verdirten, bunun için Savunma Bakanı’nı ilgili toplantıya sokturan Erdoğan değil midir?
 

“Gerekirse evinin kapısını kırın, alın o gazeteciyi içeri; savcı mı mırın kırın ediyor, onu da atın içeri; mahkeme kararı mı yok, merak etmeyin, gerekirse sonra kanun da çıkartırız” diye koskoca İstanbul Valisi’ne talimat verebilen Müsteşarı’nı, Efkan Ala’yı İçişleri Bakanı yapan Erdoğan değil midir?

Anayasa’ya aykırılığı apaçık orta yerde olan Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişiklikle yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına ilişkin kanalları tıkamak isteyen Erdoğan değil midir?

Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ilgili mahkeme talimatını, savcı talimatını dinlemeyen polislerin iş başına gelmesini sağlayan ve bu adımla yargı darbesinin şahını yapmış olan iktidarın başı Erdoğan değil midir?
Ya yeni HSYK düzeni? HSYK’yı tümüyle teslim almaya dönük hazırlıklar…
 

Sulh Ceza Hâkimlikleri düzeni. Bütün bunlar Erdoğan’ın eseri değil midir?

Paralel darbe diye diye kendi darbesini yapan ve her geçen gün bu darbesini derinleştiren ve de devletleşen, yargıyı yürütmeye, yani kendine tabi kılmak için her şeyi yapabilen Erdoğan değil midir?..

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrası dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Bir proje geliştiriyoruz. Binlerce dava açılacak” sözlerinden sonra kurulan Sulh Ceza Hâkimlikleri (28 Haziran 2014 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.) bir yılda aldığı kararlarla hukuka olan güveni sıfırladı. Hâkimlikler yüzlerce skandal tutuklamaya imza attı. Sulh Ceza Hâkimlikleri, kararlarıyla hukuka olan güveni sıfırladı.

Proje olarak göreve başlayan sulh ceza hâkimlikleri, 17 -25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının kapatılmasında önemli rol aldı. 17 - 25 Aralık soruşturmalarında sonradan atanan savcıların verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararlarına yapılan itirazlar sulh ceza hâkimlerinin kararıyla reddedildi.

Tahşiye davası kılıf yapılarak özgür medyaya operasyon yapıldı. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı ile Samanyolu Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, dizin senaristleri ve emniyet müdürleri gözaltına alındı. Karaca dizi filmdeki senaryodan dolayı tutuklandı.

Sulh Ceza Hâkimlikleri’nin kararıyla CHP ve MHP’nin binalarında arama yapıldı. Partilerin afişleri kaldırıldı. Gümüşhane’de Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla CHP İl Binası 2 kez arandı, afişlere el konuldu. Kırıkkale ve Ankara Sulh Ceza Hâkimleri’nin kararlarıyla MHP’nin ‘Ak Saray değil kara saray’, ‘17-25 Aralık’ı unutma’ afişleri ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçları işlendiği iddiasıyla toplatıldı.

Sulh Ceza Hâkimlikleri’nin yargıda erozyona sebep olan soruşturmalarda verdiği kararlardan bazıları:

22 Temmuz sahur vakti operasyonunda ilk kararlarını veren Sulh Ceza Hâkimlikleri dört günlük gözaltı süresini aşarak zanlıların sekiz gün gözaltında tutulmasına neden oldu.

Cumhurbaşkanına hakaret suçlarından geçmişte tutuklanan olmamasına rağmen Sulh Ceza Hâkimlikleri, Erdoğan’a yapılan hakaretler nedeniyle çok sayıda tutuklama kararı verdi.

Yüzün üzerinde soruşturmada on kişi tutuklandı. Konya’da 11. sınıf öğrencisi 16 yaşındaki M.E.A. ilk tutuklanan isim oldu. Kamuoyu tepkisi üzerine 2 gün sonra serbest bırakıldı.

Avukat Umut Kılıç, hâkimlik mülakatı sırasında Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanarak cezaevine kondu. Avukat Kılıç, ancak iddianame düzenlenip asliye ceza mahkemesine dava açıldıktan sonra asliye ceza mahkemesi kararıyla serbest bırakıldı.

Sulh Ceza Hâkimlikleri, Twitter, Youtube ve Facebook gibi sosyal medya araçlarını kapatan kararlar verdi. ’17 Aralık soruşturmasını kapatan savcıyı unutmayın’ tweeti atan haber spikeri Sedef Kabaş’ın evi sulh ceza hâkimi kararıyla arandı. Kabaş gözaltına alındı. Attığı tweet nedeniyle bilgisayar, telefon ve tabletine el konuldu.

Adana’da YGS birincisi özel okula vergi kılıfıyla, Manisa, Çanakkale, Malatya, Osmaniye’de ihtiyaç sahibi öğrencilere burs veren eğitim ve işadamları derneklerine, Elazığ’da ise bir dershaneye farklı gerekçelerle Sulh Ceza Hâkimi’nin arama kararıyla baskınlar yapıldı. Bilgisayarlarına ve dernek  karar defterlerine el konuldu.

Gazeteci Mehmet Baransu, Yargıtay’ın onadığı Balyoz Darbe Planı’nı Taraf Gazetesi’nde yayımlamaktan dolayı tutuklandı.

KPSS’de kopya soruşturmasında Savcı Yücel Erkman’ın talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimliği kararıyla hamile ve emzikli çocuğu bulunan kadınlar da gözaltına alındı. Bilirkişilerin zayıf kanaati gerekçe gösterilerek çok sayıda kişi tutuklandı.

Makul şüphe teklifi Meclis’te yasalaşmadan Adana’da gazeteci Aytekin Gezici’nin evi attığı tweetler nedeniyle Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararıyla makul şüphe gerekçesiyle arandı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, dönemin Başbakanı Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında 17 Aralık günü yapılan sıfırlama kayıtlarını yayınlamasından dolayı başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararını Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği kaldırdı.  (01.07.2015/Taraf)

Bütün bu yaşananlardan sonra Avustralyalı federal baş yargıçlardan Shane Raymond Marshall, Türkiye'de hukuk kurallarının hiçe sayılmasını ağır şekilde eleştirdi. Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurallarının geçerli olduğunu söyleyen baş yargıç, Türkiye'de hukukun rafa kaldırıldığını kaydetti. Marshall ayrıca, Türkiye'deki hâkimlere, bu durumu protesto için Uluslararası Yargıçlar Birliği'ne başvuruda bulunma çağrısı yaptı.

Türkiye'de hâlihazırdaki hukuk uygulamalarının Avustralya'da gerçekleşmesinin mümkün olmadığının altını çizen Marshall şöyle devam etti: "Türkiye'de hukuk kuralları geçerli değil artık. Türkiye'de Cumhurbaşkanının kendi kanunları var. Böyle bir şey Avustralya'da olsa, büyük bir öfke ve nefretle karşılanırdı. Çünkü bizim ülkemiz ve bütün toplum hukuk kurallarına tâbidir. Bu yüzden böyle bir şey Avustralya'da olsa, insanlar arasında çok büyük bir tepkiye karşılaşırdı." (06.05.2015)

Erdaoğan, Balyoz Ve Ergenekon Davaları İçin Ne Demişti?

Öncesi; ‘Siz zannediyor musunuz bizim bu planlardan haberimiz olmadı. Yedi yıldır bunları duyuyorduk ama gerilimin tarafı olmadık’...'CD'leri dinliyorum şok oluyorum. Bizim her şeyden haberimiz vardı'...‘ben bu davanın savcısıyım’.

Sonrası; 'Komutanların tutuklanmasına gönlüm hiç bir zaman razı olmadı'.

Görüyorsunuz, bütün bu yaşananlar arasında aslında çelişki yoktur. Her şey bir projenin, planın ve amacın gerçekleşmesi için yapılmıştır ve yapılıyor.

Tek proje, plan ve amaç şudur: Erdoğanı’ı ve mailesini sonsuza kadar dokunulmaz kılmak, devletin tek sahibi yapmak ve iktidarda tutmaktır.

Yasalar örümcek ağı gibidir; küçük sinekler örümcek ağına yakalanır, eşek arıları ise
örümcek ağını deler geçer.”
Jonathan Swift

salihyazar@ybhaber.com