Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
 
Sadece milletvekilleri düzeyindeki istişare yeterli değildir. İl ve ilçe başkanlarıyla biraraya gelerek vekillerimiz ile bakanlarımızla buluşturuyoruz. Siyaset pasif zaman anlayışıyla yapılmaz, siyaset aktif zaman anlayışıyla yapılır. Aktif zamanını bu işe ayıramayanlar, zaten siyaset yapmasınlar. Zaman ayıracak arkadaşlarla bu işe devam etmeliyiz. Yapmak istediğimiz vatan topraklarını en öne çıkarabilmek gayreti. Yapmak istediğimiz Türkiye'mizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaktır. 30 büyükşehir belediyesini almalıyız, kararlı olmalıyız.
 
Bu fakir çınar ağacı benzetmesini çok sık yapar. Bu toplantıda da çınar misalini özellikle dikkatlerinize sunmalıyım. Çınar ağacı, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti, sıkça darb-ı mesel olarak kullanılmıştır. Kökü derinlerde olan dimdik olur, olmayan savurulur gider. Öncelikle biz adeta bir çınar gibi, özümüzü, besinimizi o derinlerden alacağız. Derinlere inip ibretlik dersleri alacak, en uçlardaki yapraklara kadar onları taşıyacağız. Kökler tarihse gövdesi bugün, dal ve yapraklar yarındır. Kökleri dal, yaprak ve gövdeden alacaklarımızla canlı tutacağız. Sizler il ve ilçe başkanlarımızda görev sorumluluklarınız bağlamında çınarın dalı, yaprağı gibisiniz. Her bir dal, yaprak gövdenin istikbali için hayati öneme haizdir. Yayla, mezrai köyi, mahalle olsun, her birinde bir AK Parti başkanı olduğunda bilmesi gerekir.Siz kapılarınızı kapatırsanız oraya ışık girmez. O zaman çınarın yaprağı ışık alamaz bu da gövdeyi doğrudan etkiler. Bakanlar, vekiller nasıl üzerlerinde ne kadar sorumluluk taşıyorsa, mahalle temsilcisine kadar hepsi aynı sorumluluğu taşımaktadır. Hakkari'den, Edirne'ye bir aksaklık oluşursa bu aksaklık genel merkezi ve milleti doğrudan etkiler. Bizim her kadamemiz koltuk sahibi olmak için değil sadece hizmet için bu makamlardadır. Başka gayemiz olmadı, olmayacak. 24 saatimizi sadece ve sadece millete hizmet etmek için geçireceğiz. Bu yolda hiç bir bahane tanımıyoruz, engeli tanımıyoruz. Bakınız AK Parti, siyaseti millete hizmet aracı olarak görürken rakiplerimiz bir çıkar aracı olarak görüyor. Halkımız on yıllar boyunca devam eden tahrik siyasetinden dün olduğu gibi bugün de haz etmedi. Halkımız birleştirici, bütünleştirici bir dil bekliyor artık. Kırıcı, edep ve adab dışı bir dil deği, gönülleri yapıcı, fethedici bir dil bekliyor. Bu iftiraları yutacağımız, sessiz ve tepkisiz kalacağımız anlamına da gelmez. Aldatan olmayacağız ama aldanan da olmayacağız. Yaylalardan, mezralardan, ilçe ve büyükşehirlerin tamamına tek bir bakışla bakacağız, kimin hangi partiye oy verdiğine bakmayacağız, bu diyalog kanallarının kesip atılmasına gerekçe olamaz. Sabr her zaman bizimle olacak. Bıkmayacağız, usanmayacağız tekrar tekrar anlatacağız. Su damlaya damlaya sabrla mermeri nasıl deliyorsa, bizler de sabrla anlatmaya devam edeceğiz. Diğerleri ayrımcılıktan medet ummaya devam ederken biz birleştirmek, bütünleştirmek arzusuyla kararlılıkla görevimizi yerine getireceğiz.
 
Türkiye için son derece önemli bir evreye girmiş bulunuyoruz. 2011'in mart ayında mahalli seçimler, yıl ortasında cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması ön görülüyor, anayasa için bir halk oylaması da bekleniyor. Bugüne kadar yapılan seçimler, daha çok bugünü ilgilendiren seçimlerdir. O seçimlerde aldığımız zaferlerle temeli güçlendirdik.