STOCKHOLM / ANF - MURAT KUSEYRİ

Kadınlara yönelik şiddete karşı çalışmalar yürüten İsveç Kadın Sığınma Evleri Ağı (Kvinnonetvärk) sorumlularından Leila Qaraee ve Joanna Mellquist, Mayıs ayında Suruç ve Kobanê’yi ziyaret ederek kadınlarla ve kadın örgütlerinin temsilcileriyle görüşmeler yaptılar. Qaraee, mağrur ve onurlu insanlarla karşılaştığını ve Kobanê’nin tüm kadınlarının lider olduğunu söylerken Mellguist, Rojava’da Kürt Özgürlük Hareketi ve özellikle kadınlar başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterdiler. Giderek liberalleşen dünyada farklı ve daha adil seçenek olduğunu gösteren bu insanlara teşekkür borçluyuz” şeklinde konuşuyor.

 

KOBANÊ BELGESELİNİ YAPTILAR

Qaraee ve Mellquist Suruç ve Kobanê’de kadınlarla yaptıkları söyleşilerin yer aldığı kısa metrajlı bir belgesel yaptılar. İsveçce alt yazılarını tamamladıkları filmi değişik sitelerde yayımlıyacaklarını, medya ve diğer kadın kurum ve kuruluşlara göndereceklerini söylüyorlar.

Amed’e Kamer Vakfı’nın davetlisi olarak İsveç’te kadına yönelik şiddete karşı yapılan çalışmaları anlatmak, deney ve tecrübelerini aktarmak amacıyla gittiklerini belirten Leila Qaraee, Kobanê’deki gelişmeleri daha yakından görebilmek ve oradaki kadın örgütleriyle doğrudan ilişki kurabilmek amacıyla Mellguist ile birlikte Kobanê’ye geçtiklerini söylüyor.

 

KOBANÊ’DE KADINLAR SOL VE KADIN HAREKETİNE UMUT VERDİLER

Kobanê direnişinin ve kadınların mücadele içindeki yerlerinin sol ve kadın hareketlerine ilham kaynağı olması ve umut vermesinden dolayı Kobanê’ye gitmeyi kararlaştırdıklarını söyleyen Mellquist, “Kobanê direnişinde olduğu gibi yeniden inşasında da kadınlar ön saflarda yer alıyor. Kısa sürede önemli dönüşümlerin gerçekleşebileceğini gösterdiler. Örgütlü bir halkın daha adil ve eşit bir sistem kurabileceğini gösterdiler” diyor.

Herşeyden önce Rojava’daki eşbaşkanlık sistemi ve kadın kotasının kendisini etkilediğini söyleyen Mellquist, “Oradaki kadın-erkek eşitliğinden, kadınların yaşamın her alanında sorumluluklar üstlenmesinden dersler çıkarmalı ve oradaki sistemi örnek almalıyız. Orada kadınlar yaşamın her alanında toplumda etkin bir konumda. Ordu içinde kadınlar YPJ bünyesinde örgütlenmiş” şeklinde konuşuyor.

Rojava’da çok iyi dayanışma ve örgütlenme ile karşılaştıklarını söyleyen Qaraee ise, konuştuğu kadınların Rojava’daki en büyük sorunlarının eğitim sisteminde olduğunu söylediklerini, kadın sığınma evleri açılmasını istediklerini söylediklerini aktarıyor.

 

SURUÇ’TA İNANILMAZ BİR DAYANIŞMAYA ŞAHİT OLDUK

Suriye’den vize alma imkanı olmadığı ve Türk devletinin de Kürtlere dostça yaklaşan kişi ve grupların geçişine izin vermediği için Suruç’tan Kobanê’ye Türk askerlerinin ateş açmalarını göze alarak geçiş yapmak zorunda kaldıklarını belirtiyor.

Qaraee ve Mellqvist, Suruç’ta Amara Kültür Merkezi, kadın örgütleri ve halk tarafından çok sıcak karşılandıklarını, inanılmaz bir dayanışmaya şahit olduklarını belirtiyorlar.

“Sokakta seyyar tablasıyla kebab satan bir esnaftan kebab yedik. Türkçe ve Kürtçe bilmediğimizi anlayınca neden Suruç’a geldiğimizi öğrenmek istedi. Kobanê’ye gideceğimizi öğrenince bizden para almayı reddetti” cümleleriyle yaşadıklarını aktaran Qaraee, bu dayanışmanın Suruç’un her yanında ve her çevreden insanlarda olduğunu gözlemlediğini söylüyor.

Amara Kültür Merkezi’ni ziyaret ettiklerini ve Amara’nın çalışmaları ve Kobanê’ye yönelik örgütlediği yardım faaliyetleri hakkında yetkililerden ayrıntılı bilgi aldıklarını söyleyen Qaraee, “Ne yazik ki dayanışmaya önem böyle önemli bir merkezi hedef aldılar ve buraya Kobanê ile dayanışma amacıyla gelen 32 sosyalisti vahşice katlettiler” şeklinde konuşuyor.

 

İRAN DEVRİMİNDE YAŞADIĞIMIZ ORTAM VE DAYANIŞMA KOBANÊ’DE VARDI

Kobanê’ye geçtiklerinde İtalya, Fransa, Almanya, Danimarka ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen çoğu genç pek çok insanla karşılaştığını söyleyen Qaraee, “İstisnasız hepsi solcuydu. Hepsi Kobanê’yi yeniden inşa etmek, yardım etmek için gelmişti. Hatta haber yapmak için gelen gazeteciler bile yardım çalışmalarına katılıyordu. Aynı İran devriminde yaşadığımız ortam ve dayanışma Kobanê’de vardı. Kadın ve erkekler yan yana battaniyelere sarılarak uyuyorlardı. İnsan sadece yoldaşlık ve dayanışmayı duygularını yaşıyor. Buraya gelebilmek için sınırı geçerken yaşamlarını riske etmişlerdi. Biz oradan ayrıldıktan bir hafta sonra DAİŞ Kobanê’ye saldırarak 200’ün üzerinde insanı katletti” diyor.

Kobanê’ye gelmeden önce evi ve işyerleri yakılmış ve yakınlarını savaşta yitirmiş zavallı insanlarla karşılaşacaklarını sandıklarını söyleyen Qaraee, “Son derece mağrur ve onurlu bir halkla karşılaştık. ‘Burası Kobanê. Buraya DAİŞ’ı sokmadık. Direndik ve direnmeyi dürdüreceğiz’ diyorlardı. Böylesi onurlu insanlarla karşılaşmak bizleri çok sevindirdi. Her kesimden kadınlarla konuştuk. Tüm kadınlar liderdi. Kobanê’nin tüm kadınları lider olmuş” şeklinde konuşuyor.

“Biz oradaki kadınlara sizler yanlız değilsiniz. Sizin mücadeleniz bizim mücadelenizdir demek için gittik” diyen Qaraee, Kobanê’da kadınların çok güçlü ve örgütlü olmalarına rağmen başka yerleşim birimlerinde ve ülkelerde yaşayan kadınların onların mücadelesine destek verdiklerini bilmelerinin önemine vurgu yapıyor.

Qaraee, İsveç Kadın Sığınma Evleri Ağı olarak Kobanê’de kurulu “Kadın Evleri”ne nasıl yardım etmeyi düşündükleri sorumuzu “Oradaki Kadın Evleri bünyesinde kadın sığınma evleri açmaya çalışıyorlar. Önce bu konuyu burada medyanın gündemine getirmek gerekir. Daha sonra Olof Palme Merkezi, Forum Syd gibi kurumlar ve İsveç Dış Yardım Bakanlığı’ndan maddi yardım istenebilir. Irak ve Güney Kürdistan’da pek çok kadın sığınma evi İsveç’in yardımlarıyla finanse ediliyor. Aynı şey Rojava’da da yapılabilir” şeklinde yanıtlıyor.

 

TÜRKİYE KÜRTLERE YÖNELİK TUTUMUNDAN UTANMALI

Mellquist, artık DAİŞ çetelerinin kuşatmaları olmadığı gerekçesiyle Kobanê’deki insanları ve özellikle de kadınlarla dayanışmayı unutmamak gerektiğine vurgu yaptıktan sonra, “Özellikle şimdi Türkiye’nin Kürtlere yönelik bombalamalarını yeniden başlattığı bir dönemde Rojava ve Kürdistanla dayanışma daha da önemli bir hal alıyor. Burada hükümetimizi Türk devletinin Kürtlere yönelik katliamlarına tavır almaya zorlamalıyız. Türkiye Kürtlere yönelik tutumundan utanmalı. Rojava’da Kürt Özgürlük Hareketi ve özellikle kadınlar başka bir dünyanın mümkün olduğunu gösterdiler. Bu liberal dünyada farklı ve daha adil seçenek olduğunu gösteren bu insanlara teşekkür borçluyuz” diyor.