Bülent Arınç, SKY Türk 360 televizyonunda yayınlanan Siyaset Meydanı programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

İmarlı görüşmeleri konusundaki soru üzerine, ağırlaştırılmış müebbet hapse hükümlü olan bir kişiyle görüşmenin hem infaz kanununun belirli maddelerinde hem de ziyaret yönetmeliğinde yerleri olduğunu anlatan Arınç, Abdullah Öcalan'a yapılmak istenen ikinci ziyaret konusunda kararın Adalet Bakanlığı'nda olduğunu söyledi. 

Arınç, “İlk görüşmenin akabinde eğer bir düz çizgi olarak bu iş devam edecek olursa; 'silah bırakmanın, sınırlar dışarısına çıkmanın ve daha sonraki gelişmelerin sanki sürebileceği' şeklinde bir intiba oldu. Bir defa bu görüşmenin veya 3 Ocak'taki ilk ziyaretin ve onun öncesinde de böyle bir temasın başlamış olmasının ben çok büyük rahatlık meydana getirdiğini, bu süreçten Türkiye'de çok büyük bir kesimin memnuniyet duyduğunu, siyasette, medyada, toplumun içerisinde belirli kesimlerinde, 'Türkiye'de artık silahlar susacak, ölümler bitecek artık gözyaşları duracaksa hükümetin bu süreci MİT ile başlatmış olmasını isabetli buluyorum' düşüncesi, kamuoyu yoklamalarında da bize gelen intibalarda da açıkça görülüyor” dedi. 

Geçmiş yıllarda yaşanan acı olayların insanları çok küstürdüğü ve ümitsiz hale getirdiğini belirten Arınç, hudutta görevli bir albayın, 80 yaşındaki bir adamın evine giderek Kürtçe selam vermesinin ve sohbet etmesinin kendisini duygulandırdığını ve çok mutlu ettiğini kaydetti. Arınç, “Halkımız bu, askerimiz de bu olduktan sonra inşallah bu iş çözülecek. Çünkü halk, kendisini seven, kendisine saygı duyan, kendisi ile bütünleşen kaymakam, asker, vali, öğretmen istiyor. Ters bakan, tepeden bakan, düşmanca bakan istemiyor” görüşünü dile getirdi. 

Arınç, MİT yetkililerinin gelişmeler konusunda Başbakan Erdoğan'a karşı sorumlu olduğu için bilgi verdiğini ifade ederek, “Bu hükümetin konusu değil. Emin olun ki biz hükümette bu konuyu görüşmüyoruz. Ben dahil, Bakanlar Kurulu'ndaki pek çok arkadaşımız, belki Adalet Bakanımız, bu gidiş gelişlerle ilgilendiği için bizden bir yüzde 10 daha fazla biliyor olabilir, bilmemiz de gerekmez ama bileceğimiz gün mutlaka gelecek” diye konuştu. Arınç, konunun belirli bir noktaya ulaşıp hükümet meselesi haline gelmesinin ardından bunu hükümet olarak görüşeceklerini ve sonra TBMM'ye getireceklerini bildirdi. 

Arınç, diğer siyasi partilerle de daha sıkı bir işbirliğine gidilebileceğini vurguladı. 

Bülent Arınç, “Öcalan (İmralı'da) ne kadar kalacak orada” yönündeki bir soruyu, “Yani kalabildiği kadar kalacak, hakkında verilen hükmü hepimiz biliyoruz. Bunun dışında bir şey söylemek, düşünmek noktasında da değiliz” diye yanıtladı. Arınç, Öcalan'ın içinde bulunduğu şartların Avrupa'dan gelen gözlemcilerin de ifade ettiği şekilde infaz için yeterli hale getirildiğini bildirdi. 

Öcalan'a televizyon verilmesi kararının “İzleme Kurulu”nun raporunun ardından çıktığını anlatan Arınç, “Yoksa Sayın Başbakanımızın sözüyle, talimatıyla verilmiş değil. O, 'mümkünse elbette verilsin demiştir' ama bununla ilgili bir kurul kararı var” diye konuştu. 

Arınç, BDP'nin İmarlı'daki ikinci görüşmeye parti eşbaşkanlarının gitmesi konusunda ısrarı olduğu yönündeki hatırlatma üzerine, “BDP'nin ısrar etme hakları yok. Böyle bir talepleri hiçbir zaman doğru olmaz. Sürecin kesintiye uğramaması lazım, bu onların tavrına bağlı” ifadesini kullandı. 

Bülent Arınç, Türkiye'yi terör belasından kurtarmak için bütün aktörleri incelediklerini, bu aktörler içerisinde birisiyle ilişki kurulduğunu, o ilişkiyi devam ettirmeye çalıştıklarını kaydederek, şöyle devam etti: 

“Ama karşımızdakilerin kafası da karışık, işleri de karışık, ne yapacaklarını da önceden kestirmek çok zor. Çünkü karşınızda bir kişi yok sizin, bir kurum yok, kurumsallaşmış, şöyle karşınıza muhatap alabileceğiniz bir şey de yok. Kandil bunlardan bir tanesi, ne diyecek? Öcalan'ın vereceği mesaja karşı tepkisi ne olacak? Evet de olur, hayır da olur. 'Şu anda biz evet diyeceğiz' diyorlar. Avrupadakiler var, onlar da 'Öcalan'ın söyledikleri bizi bağlar' diyorlar, BDP'yi de o noktada saymalıyız. Tek parçalı bir yapı yok. Dolayısıyla BDP kendisini tek muhatap olarak... Eskiden 'bize gelmeyin kardeşim, İmralı'ya gidin' filan diyorlardı. Şimdi 'illa biz de gideceğiz' diyorlar. 

Şüphesiz Öcalan ile bunların bir araya gelip bazı mesajları almasında vermesinde fayda var. Bu süreç ancak böyle devam edebilecek gibi görülüyor. Karayılan'ı oradan tutup da buraya getirecek halimiz yok. Zübeyir Aydar'a 'gel bakalım sen İmarlı'ya bir git' diyecek halimiz yok. 'Biz de zaten onların uzantısıyız' diyorlar. Peki kardeşim şu ikiniz gitsin bir görüşsün bakalım. Bence de çok iyi oldu. Ahmet Türk herkesin saygı duyduğu bir insan bu konuda, Ayla Akat Ata zamanında avukatlığını yapmış partinin grup başkanvekilliğini yapmış, döndü geldi ama zannediyorum parti kendi içerisinde, yani partinin sorumlularının da bir şekilde muhatap alınmasını istediği için eşbaşkanlar da gitsin diye karşımıza çıkıyorlar. Bu talep kendi partilerinin temsili bakımından belki makul olabilir ama buna karar verecek olan Adalet Bakanı'dır, Adalet Bakanımız da şüphesiz sayın Başbakanımızın hassasiyetlerine göre hareket edecektir.” 

“BANA KALSA AYNI KİŞİLERLE YAPARIM” 
Arınç, “Benim elimde imkanım olsa süreci, sürekliliği temin etmek üzere aynı kişilerle yaparım. Yani keşke mümkün olsa, söz bana düşse Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata... Başında onlar başladıysa bence sonuna kadar da onların götürmesi güvenirlik açısından, süreklilik açısından, birbirinden kopmamak açısından daha faydalı olur diye düşünüyorum ama 'hayır onların devam etmesine gerek yok şunlar olacak' derlerse bunu Adalet Bakanımızın belirlemesinden başka bir çare yok” dedi. 

Başbakan Yardımcısı Arınç, sokakta emniyet amirini tokatlamış, doktoru dövmüş, elini silahına götürüp 'silahı çekseydim alnının tam ortasına vuracaktım' diyen insanları İmralı'ya gönderemeyeceklerinin de altını çizdi.