Gelinen aşamada; Anayasa değişikliklerine esas alınacak nihai taslağın oluşturulmasında, takvim olarak aksamadan öte bir tıkanma dönemi yaşanmaktadır. 
. Sorun şudur; takvim neden tıkanmıştır? Neden aksamıştır?
. Bu temel sorunun sebeplerini Siz’lerle paylaşmak istiyoruz;

AKP’nin taslak metni 113, CHP’nin 171,MHP’nin 132, BDP’nin ise 168 maddeden oluşmaktadır.

Müzakereler devam ettiği takdirde, nihai taslak metnin
155 madde civarında olması kuvvetle muhtemeldir. 
*****
--Temel Hak ve Özgürlükler bölümündeki 65 maddenin 34’ünde mutabakat vardır. “Kamu Düzeni, Milli Güvenlik, Genel Ahlak , Tercih Ettiği Dil…” gibi kavramlar üzerinde yapılacak yeni müzakerelerle ve taslağın tümünün olgunlaşma seviyesine göre , bu sayının bir anda “55 civarında” bir rakama ulaşma ihtimali yüksektir.
-- Yasama, Yargı, Yürütme, İdare ve Kamu Hizmetleriyle ilgili bölümler 80 madde civarındadır. Bu maddelerin 45’i Başkanlık sistemiyle doğrudan ilgilidir. Diğer 35 madde ise; yine Hükümet modeli sebebiyle dolaylı olarak sağlıklı bir şekilde müzakere edilememektedir. Buna rağmen, iyi niyetle 35 madde yönünden müzakere sürdürülmektedir.

-- AKP’nin 113 maddelik taslağı esas alındığında ise; müzakere edilmesi gereken madde sayısının 15-20 civarında olduğu görülmektedir. Bu sebeple; AKP sözcülerinin ve zaman zaman Meclis Başkanının “174 maddenin sadece 40’ında mutabakat bulunduğu” yönündeki değerlendirmelerinin, gerçekle bağdaşır bir yönünün olmadığını önemle ifade ediyoruz.

. Bu süreçte, Meclis Başkanı’nın, AKP Sözcülerinin gerçek dışı söylemlerine iştirak etmesini yadırgıyoruz. Bu tavrı, Başkanlık Makamının saygınlığıyla ve Başkan’ın misyonuyla bağdaştıramadığımızı yeri gelmişken ayrıca ifade ediyoruz.

. Fotoğraf bu kadar nettir. 

. Ocak 2013 tarihinden bu yana, AKP’nin sunduğu “Başkan” taslağı sebebiyle müzakereler tıkanmıştır. Komisyonun çalışma temposu düşmüştür. AKP’nin, “her ne pahasına olursa olsun” Başkan taslağını muhafaza etmesi ve bu kararında direnmesi sebebiyle, Komisyon, çalışmalarını “rölantide” sürdürmektedir.

. CHP, MHP ve BDP’nin parlamamenter sistemi esas alan taslaklarına ve son 15 günde BDP’nin, “AKP’nin mevcut Başkan taslağına” karşı olduğunu açıkça ifade etmesine rağmen; AKP , Komisyon çalışmalarındaki engelleyici tavrını kararlı bir şekilde sürdürmektedir. 

. Bu temel gerçek ortada iken, AKP sözcüleri en üst düzeyde 
“bilgi kirliliği ve karartma” yaratmaya devam etmektedir.

-- Uzlaşma Komisyonu Üyelerinden Mustafa Şentop, “Başkanlık taslağını geri çekmeyiz, ancak revize edebiliriz, değilse kendi taslağımızı sunarız…” demekte; yine Komisyon Üyelerinden Mehmet Ali Şahin ise, “müzakereleri tamamlarsak Başkanlık sisteminden vazgeçeriz….” demektedir.

. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise; daha 4-5 gün evvel Taha Akyol’un programında “3 parti parlamenter sistemde ısrar ediyorsa, Başkanlıkta direnmeyiz…” diye beyanda bulunmaktadır. 3 Parti’nin taslaklarının , Parlamenter Sistemi esas aldığı sabit olduğuna göre, Bülent Arınç’ın bu söyleminin inandırıcı bir tarafı olabilir mi?

. Birbiriyle içerik olarak son derece farklı olan
bu beyanlardan hangisine itibar edeceğiz?

. Böylesine tutarsızlıklar, stratejik ve taktik hesaplar söz konusu iken ve çelişkili açıklamalar ortada iken; AKP’nin , toplumsal uzlaşmaya dayalı bir anayasa yapımında, samimi ve dürüst olduğundan söz edilebilir mi?
. Bir diğer tespitimiz; Başbakan’ın Türkiye’de yarattığı korku ve baskı ikliminden, TBMM Başkanı da nasibini almıştır. Meclis Başkanı; kritik aşamalarda , sorumluluk ve inisyatif üstlenmekten kaçınmış , temel tıkanma sebebini gidermeye yönelik olarak üstüne düşen görevi yapamamış, temel gerçek ile yüzleşme sorumluluğu ve cesaretini gösterememiştir.

. TBMM Başkanı; başlangıç aşamasından itibaren mevcut olan yapıcı ve iyi niyetli katkısını, kritik aşamalarda sürdürememiş, Komisyon’un ve 22 Çatı Kuruluşu’nun 18 aylık emeğinin heba edilmesine göz yummuş ve görmezden gelmiştir. Görevinin ve sorumluluğunun gereğini yapmamıştır. 

Sayın Çiçek; “Güneş batıyor” diyerek, kendisini bu işin dışında tutamaz, kendi sorumluluğunu bertaraf edemez.
AKP Heyeti ise, zaten biad anlayışının gereğini yapmaktadır.

“1 Temmuz” diye bir anlaşma yok. AKP, bu tarihte çalışmalar hangi aşamada olursa olsun bitirmek istiyor ve Kendince , bunu , Komisyon kararıyla gerçekleştirmek istiyor.

Biz ise; tamam, “1 Temmuz’a kadar çalışalım, 2. aşamanın adını koyalım, ancak daha sonra , aramızdaki protokolün 11. maddesi gereğince, 3 ve 4. aşamayı uygulayalım….” diyoruz.

AKP, buna yanaşmıyor.

Çünkü, AKP’nin, bu Masada müzakere amacı zaten yoktu. Bu Masayı , taktik ve strateji aracı olarak yeterince kullandığı kanısında. Bu sebeple de , bu Masayı artık terk etmek istiyor. Ancak, terk kararını açıklamakta zorlanıyor. Tatminkar bir gerekçe bulamıyor. Kamuoyuna inandırıcı bir açıklama yapmakta zorlanıyor. Kendince , Komisyonu bu aşamada da kullanmak istiyor.

-- Olayın esası şudur; AKP, “toplumsal uzlaşma ve müzakereye dayalı” Anayasa yapımında, başlangıçtan itibaren samimi değildi. Niyet sorgulaması yapmıyoruz. Maddi bulgulara ve sürece bağlı olarak bu değerlendirmeleri ve tespiti yapıyoruz. 
*****
AKP; bu Masayı öncelikle “stratejik ve taktik” hesapların aracı olarak kullanmıştır. Bu yönde kullanmaya da devam etmek istemektedir.

. AKP açısıdan , anayasa çalışmalarındaki 2 temel hedef şudur; 
. Bir taraftan ; idari uygulamalar ve yasal düzenlemelerle içini boşalttığı lâikliği , anayasal düzeyde de ortadan kaldırmak ;
. diğer taraftan da; kaçınılmaz olan iktidar değişikliğinde , onlarca dosyadan yargılanması açık olan Başbakan ve çalışma arkadaşlarını “Anayasal Korumaya” almak…
*****
. Bu amacına ulaşmak için ise, her tür Makyavelist yöntemi uygulayan ve Türkiye’nin toplumsal barışını sabote etmek pahasına gemileri yakan bir “Siyasi Kadro” ile Türkiye karşı karşıyadır.

Türkiye siyasetindeki temel tıkanma sebebi budur. 
Demokrasinin önündeki temel handikap budur. 

-- Cumhuriyet Halk Partisi , bu temel handikapı ve süreci , 2005-2006 yılından bu yana her zeminde anlatmakta ve mücadelesini vermektedir. Halkımızı, sivil toplumu, aydınlarımızı ve medyayı bir kez daha uyarıyoruz;

Führer’e giden yola taş döşemeyin….. 
Döşenen taşları görmezden gelmeyin…. Bu sürece doğrudan ya da dolaylı olarak iştirak etmeyin.

. Telafisi ve dönüşü mümkün olmayan bir sürece girilmeden, anayasal zeminde herkesi üstüne düşen görevi yapmaya davet ediyoruz. AKP içinde, sağduyu ve sorumluluk sahibi olduğuna inandığımız insanlara da sesleniyoruz. Hepimizin ortak geleceğini ilgilendiren bir süreçten söz ediyoruz. 

. Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ; Alman Rahip Pasteur Martin Niemöller’in içine düştüğü çaresizliği yaşamayacaktır. Zira, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları; Cumhuriyet’in kazanımlarının, Demokrasiyle güçleneceğini bilen ve tecrübe eden tarihi bir birikime ve siyasi bilince sahiptir.

-- İnanıyoruz ki , Türkiye Cumhuriyetinde ;

. Birlikte yaşama duygusunu içselleştirmiş, 
. Lâikliğin, Kadın-Erkek eşitliğinin, Kadın Haklarının, Hukuk Devriminin bilincinde olan;
. Emperyalizme başkaldırı ruhunu kaybetmeyen tüm yurttaşlarımız, bu tarihi süreçte üstlerine düşen görevi bihakkın yerine getireceklerdir.

Atilla Kart 
CHP Konya Milletvekili