Vatandaşlarımız hem ülkemizin, hem de diğer ülkelerin Merkez Bankaları'nın işlerinin kolay olduğunu düşünürler. “Faiz ile ve kurla biraz oyna  ve de ortalık derhal düzelsin!” şeklinde yorumlarımız vardır. Ancak hayat bu kadar kolay değil.
İsveç dünyada kurulan ilk Merkez Bankası’na, Riksbank’a sahiptir. Banka geçmişte para politikası uygulamaları ile birçok ülkeye örnek olmuştur. Bankanın bugünkü Başkanı Stefan İngves de Finlandiya 1953 doğumlu ve sonradan İsveç vatandaşı olmuş,1984 yılında İsveç Ekonomi Üniversitesinde Doktorasını yapmış ve 2006 yılının başında da İsveç Merkez Bankası’nın başına gelmiş, 61 yaşında tanınmış bir akademisyendir.

Hane halkı borçluluğu yüksekti

İsveç Merkez Bankası 2009 yılında kriz ortamında yüzde 5.1 daralma yaşayınca para politikası zorlaşmıştı. İsveç önceleri yapılması gerektiği gibi faizi yüzde 4 civarından yüzde sıfıra doğru indirmiş ve ekonomide toparlanmayı sağlamıştı. Ancak ülkenin hane halkının borçluluk/gelir oranı yüzde 175 civarında idi. Yani çok yüksekti. Konut talebi ve kredi talebi de azmıştı. Başkan İngves bunlardan korkuyordu.
2010 ve 2011'de yeniden büyüme başlayınca da 2011 sonunda Merkez Bankası borç sorunu ve kredi ve konut balonundan korku sonucu,  faizleri yükseltti. Bu ortamda Merkez Bankası Başkanı Stefan İngves aşırı doz eleştirildi. Lars Svensson sıkılaştırılan para politikasının 60 bin fazla işsizlik yarattığını vurguluyordu ve sonunda Merkez Bankası’ndan ayrıldı. İsveç de 2009 sonrasında yüksek faizli 2012-2013 yılları arasında bir kere daha resesyona düştü.
ABD’li iktisatçı Paul Krugman ise, İsveç’te işsizlik tarihsel düzeylerin üstünde iken ve de enflasyon aşağıya doğru inerken korkup faiz yükseltilmesini medyada “sadomonetarism “ diye adlandırarak eleştirmişti. Genel Müdür Yardımcısı Karolina Ekholm da Başkan Ingves’ten çok farklı düşünüyor, enflasyonun borçluluk oranından daha önemli olduğunu ve ülkenin düşük enflasyonla  deflasyon ortamına girebileceğini vurguluyordu, yani faiz düşürülmeliydi.

Korkulan olmaya başladı

2013 yılından sonra İsveç büyümeye başladı. Enflasyon hızla düşmeye başlamıştı ve sıfırın altına gelmişti. Sonunda 28 Ekim 2014 tarihinde enflasyon iyice düşünce ve de Avrupa Birliği üyesi olan ama euro üyesi olmayan ülke, enflasyonu yükseltmek ve değer kaybeden euro ile rekabet edebilmek için faizleri tarihsel olarak gelmiş geçmiş en düşük düzeye indirdi. Politika faizi olan repo faizi yüzde 0.25 düzeyinden sıfıra indirildi ve 2016 yılına kadar da artırılmayacağı deklare edildi. Merkez Bankası’na mevduat yatıran eksi 0.75 faiz alacak (yani ödeyecek!) , borç alan da 0.75 faiz yüklenecekti. Yani İsveç bugün son 20 yılın Japonya’sına benzemekten korkuyordu. Büyüme makuldu ama deflasyon korkusu ortalığa hakim olmuştu . 2014  üç çeyrek büyümesi yüzde 2.8, 1.7 ve 2.6! 2014 yıllık büyüme tahmini de (IMF’e göre) yüzde 2.1! Bakalım ne olacak!
Merkez bankacılığı düşünüldüğünden zor! Bu arada İsveç parasının da son bir yılda yüzde 14.5 değer kaybettiğini de burada aktaralım!