El Kaide, Selefiler, Vahhabiler de İslam ümmetinin birer parçasıdırlar. Lakin hatalarını söylemek, doğru olmayan fiiliyatlarını mahkum etmek İslam ümmetinin bir ferdi olarak bizim de vazifemizdir.

El Kaide, ABD’ye karşı başlattığı savaşa din ve imanı karıştırarak bidayetinde yanlış yapmıştır. Demesi gereken şey şuydu: “ABD şu anda batıyı ve batı bloğuna bağlı doğuyu, dünyayı temsil ediyor. İslam coğrafyası da doğrudan ve dolaylı olarak işgal altındadır. Biz de bu işgalin son bulması için askeri-silahlı bir başkaldırı başlatıyor ve İslam coğrafyasındaki tüm İslami ve İslami olmayan kesimlerden, İslam coğrafyasındaki gayrimüslimlerden de yardım ve dayanışma istiyoruz” demeliydi.

Lakin bunu demediği için gayet etkili askeri eylemleri de beklenen neticeyi vermedi ve yoğun psikolojik savaş karşısında itibarını yitirdi. Bu itibarın Müslümanlar arasında da yok olmasının bir sebebi tekfircilik, ikincisi katı dini anlayış, üçüncüsü de objektif olarak “terör” kapsamına giren şiddet eylemleridir. Ki bu eylemler Irak’ta, Pakistan’da, Afganistan’da rakip Müslüman gruplara, masum sivillere de yönelmektedir. Şia ve İran karşıtlığı El Kaide’nin bariz vasfı haline gelmiştir ki bu da İslam birliği ve ümmeti için büyük bir tehlikedir. İran’ın mukabil hatalarının olması “suç suçu meşru kılmaz” kaidesince bu fiiliyata ve söyleme haklılık kazandıramaz.

Rojava ve Kürtlere gelince; Serêkanîyê ve genel olarak Rojava’da meydana gelen ve PYD-YPG ile En Nusra-ÖSO arasındaki savaş birçok konuyu tekrar gündeme getirmiştir. Kürdistan’dan bazı gençler En Nusra saflarında savaşmakta, kardeşkanı akmaktadır.

Suriye meselesi din ve iman meselesi değil, ABD, İsrail, AB, Suudi, Katar, Türkiye, İran, Rusya, Çin, Hizbullah’ın taraf olduğu siyasi, askeri vs bir konudur. El Kaidenin Suriye’deki rolü Esad’ın zayıflatılması için Suudi parası ve Türkiye’nin lojistik desteğiyle belirgin hale gelmiştir.

Yoksa Sünni Araplar ve Kürtler, Türkmenler, Süryaniler, Ermeniler, Aleviler-Nusayriler’den oluşan Suriye’de tekfirci, selefi, Vahhabi çizgiye yakın El kaide’nin bir tabanı ve geleceği yoktur.

İkincisi; Suriye’de yaşanan şey nihayetinde İslam ümmeti için yüz karası olan bir kardeş kavgasıdır. Ne Esad’ın zalimliği ne de Suud ve Türkiye’nin ihaneti ne de El kaide’nin hamakatı bu gerçeği değiştiremez.

Serêkanîyê diyorsanız Kürtlerin tezini, Resulayn diyorsanız Arapların tezini, Çeşmebaşı diyorsanız Türklerin tezini ve emelini dillendiriyorsunuz. İslam ümmetinin dirilişi, İslam’ın siyasi hakimiyet ihtiyacı, İslami bir yönetimin gerekliliği, gayri İslami yapıların cezalandırılması vs gerekçelerle Rojava ve bir bütün olarak pilot bölge seçilemez.  İslam’ın ille de iktidara, ülkeye, devlete ihtiyacı varsa yüzlerce İslam ülkesi vardır.

Kürtlerin birinci önceliği kendi topraklarında siyasi iktidar sahibi olmaktır. Biz Kürtler birinci dünya savaşında Şii Iraklılarla beraber işgalci İngilizlere karşı savaştık ve kaybettik. Azınlık Sünni Araplar İngilizlerle işbirliği yaptı ve yıllarca Şiilere ve Kürtlere haksızlık etti.

Biz Kürtler 1925’te Şeyh Said önderliğinde Kemalistlere karşı direndik ve İslami olduğumuz halde ezildik. Bugün ise PKK ve PYD üzerinden bu iki partinin İslami olmadığı söylenerek Rojava’da muhtemel olan bazı kazanımların önüne geçmeye çalışanların eliyle En Nusra’ya yardım edilmektedir. Bu işin öncülüğünü de Türkiye istihbaratı yapmaktadır.

BuNU yaparak İslami hareketi Kürdistan’da zayıflattıkları gibi, PYD ve PKK’yi de güçlendirdiklerinin bile farkında değildirler. İslami hareketin Kürdistan’da zayıflatılması hedeflenen bir şeydir, lakin PKK ve PYD’nin önünü almak için başvurdukları yöntem ellerinde patlayan bir bomba gibi oldu. İran ve Rusya, kısmen AB ve ABD PYD’den taraf tavır aldı veya almaya hazırlanıyor. Türkiye ve El Kaide kaybetti ve kaybetmeye mahkûmdur.

El hamdulillah Kürdistan’daki bazı El Kaide hücreleri hariç, Kuzey Kürdistan Hizbullah’ı da dâhil tüm İslami gruplar Rojava’da Kürdistan halkının yanındadır. Bu da Türkiye ve onun ve uluslar arası istihbarat örgütlerinin oyuncağı El Kaide’yi fena halde tedirgin etmektedir.

PKK ve PYD’nin siyasi mahiyeti, ideolojisi, yanlış bilgi ile halkı yönlendirme çabası, Kürdistan’daki rakiplerine karşı tahammülsüzlüğü, oynaklığı, becerisi ise ayrı bir konudur. Esad ile işbirliği yapıp, sıfırdan otorite kurmak insanı gavur yapmaz, olsa olsa öngörü ve siyasi, askeri, diplomatik başarıdır.  Bu başarıyı gösteremeyenlerin Esad veya İran üzerinden PKK-PYD’yi vurması beyhudedir.

Benim de görüşüm budur ve elbette münakaşaya açıktır. Hiçbirimiz hatalardan beri değiliz. Allah hepimizi doğru olana eriştirsin.

HaberDiyarbakır