BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’la Ankara’da buluştuk. Gündem, hem siyaset hem barış sürecinde gelinen nokta hem de bir kadın olarak siyaset dışındaki Gültan Hanım’dı...

Gültan Kışanak, BDP Eşbaşkanı. Dolayısıyla Kürt çözümünün en önemli figürlerinden. Ankara’da buluştuk. Ne yalan söyleyeyim, gündemin sert konuları nedeniyle ne bu kadar vakit bulacağını ne de röportajın kolay olacağını düşünüyordum ama Kışanak gülümseyen yüzünü benden esirgemedi. Bu eski gazeteci, tatmin edici yanıtlar verdi.

-Kendinizi, gündeminizi sizden dinleyebilir miyiz?

Kendimi anlatmam zor. Yüksek poltikanın içinde olup eşbaşkanlık gibi zor ve önemli bir görevde bulununca, insan ister istemez kendisi olmuyor. Sonuçta hayatımı; görevler, sorumluluklar, örgütün ihtiyaçları, halkın beklentileri, kamuoyundaki tartışmalar şekillendiriyor. Yeni bir Gültan oldum.

-Politika öncesini konuşalım mı biraz? Televizyon programcısı, gazeteci olduğunuzu biliyorum. Nerede doğdunuz, oradan başlayalım...

Elazığ’da doğdum. Kız Öğretmen Okulu’nda okudum. Sonra Diyarbakır Eğitim Fakültesi’nin Türkçe Bölümü’ne gittim. 12 Eylül döneminde öğrenciyken tutuklandım. Çıkınca eğitimime devam ettim ama gazetecilik okudum.

-Sizi siyasete çeken ilk şey neydi?

78 döneminde yetiştim. Babam aktif olarak çalışmasa da sendikacıydı. Kürt sorunu hayatımızın bir parçasıydı. Hayatımız eziyetini çekerek geçti fakat aktif siyasete katılmayı düşünmüyordum. Diyarbakır Cezaevi’nden çıktıktan sonra, gazetecilik okumak aldığım en büyük kararlardandı. Çünkü orada çok büyük acılar çektik ama asıl hırpalayan sesini duyuramamaktı. Ege Üniversitesi’ni yüksek bir puanla kazandım ama gazeteciliği tercih ettim.

-Gençler sinemaya giderken siz farklı şeyler yaşıyordunuz.

Biz de politik hayatın bu kadar içinde değilken sinemaya gider, arkadaşlarla eğlenirdik. Hâlâ bunu korumaya çalışıyorum. Siyasetin kaliteli, biraz daha hayata cevap verebilir olması için bunu korumak lazım.

'GAZETECİLİKTE İSTERSEN KADIN OLABİLİRSİN'

-Milletvekilliği mi gazetecilik mi?

Gazetecilik tabii ki. Gazetecilikte istersen kendin olabiliyorsun. İstediğini sorguluyor, eleştiriyorsun. Biraz daha dilinin kemiği olmadan konuşabiliyorsun ama siyasette öyle değil.

‘SİYASET KADINLARI ERKEKLEŞTİRİYOR’

-Eşinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Evime girdiğimde önce kıyafet değiştirip pijama, eşofman, fırsat bulursam da şalvar giyiyorum.

-Siyaset kadınları erkekleştiriyor mu?

Erkekleştiriyor. Ayrıca siyasetteki resmiyet ve ciddiyet ne yazık ki biraz da kıyafetle ölçülmeye başlamış. Onun için eve girer girmez üzerimi değiştirip sivil bir insan oluyorum.

-Yemek yapar mısınız?

Fırsat oldukça. Sürekli dışarıda yiyoruz. Evde söğüş yapıp yemek bile daha lezzetli. Bir de; kötü bir alışkanlık ama evde hemen televizyonu açarım.

-Sadece haber kanallarını mı izliyorsunuz?

Çoğunlukla haber ve tartışma programları izliyorum. Dizi izlerken yanımdakiler eziyet çekiyor. Çünkü “Bu kim, geçen bölüm ne olmuştu” diye soruyorum sürekli.

-Müzik zevkinizi de merak ediyorum.

Kulağıma hoş gelen her müziği dinliyorum. Türk sanat müziği dinliyorum. İçinde keder var ama Kürt müziğinin klasikleri çok dinlendirici.

‘KIZIMI BİRAZ İHMAL ETTİM’

-Bir kızınız var...

Kızım üniversitede okuyor. Eskiden de hayatım çok yoğundu. Kızımı biraz ihmal ettim. Bu onun sitemkâr, benim de tavizkâr olmama yol açtı. Şimdi “Anne ne olur bir yerde bir hafta dur. Oraya geleyim” diyor. İkimiz en fazla iki gün aynı yerdeyiz.

-“Bu işe hiç girmeseydim” dediğiniz oluyor mu?

Çocuklar için zor. Fakat büyük bir toplumsal sorumluluk var ortada.

-Eşiniz nasıl karşılıyor?

Aramızda çözdük. “Aktif bir yurttaş olarak sorumlukların var. Bana yardımcı olursan birlikte olma şansımız artar” diyorum. Bölgelerdeki programlarımda yanımda oluyor.

-Stresli bir işiniz var. Nasıl rahatlıyorsunuz?

Köye giderim, üzüm toplarım, çıplak ayakla toprakta yürürüm. Fakat art arda iki gün köyde kalmışlığım yoktur.

'ÖCALAN'A NASIL BİR TOPLUM HAYAL ETTİĞİNİ SORARDIM'

-Abdullah Öcalan’ın kitabından bahseder misiniz?

Biz de kamuoyundan ve avukatlardan takip ediyoruz. Anayasa Mahkemesi, başvuruda bazı eksikler fark etmiş, onların tamamlanmasını istemiş. Umarım pozitif bir karar verecek. Düşünce özgürlüğünden yararlanmak hakkıdır. Kamuoyu fikirlerini, stratejilerini, yaklaşımlarını yeterince bilmiyor. Bu kitaplar yasal olarak raflarda durursa, isteyen alıp okuyabilir, eleştirir, beğenir ya da beğenmez.

-Öcalan’la röportaj yapsanız ilk sorunuz ne olurdu?

İmralı’ya gidersem, bir gazeteci olarak da soru sorarım kendisine.

-Ne sorardınız?

Nasıl bir toplum hayal ettiğini, hükümetin kadınlar ve kendisi için ne yapmasını istediğini... Bu tür güçlü politik kişilerin hayalleri her zaman politikalarının önündedir.

-Ben, pişmanlıkları olup olmadığını, nelere özlem duyduğunu sorardım mesela. Siz siyaset dışı bir soru sorar mıydınız?

Bunları bilemeyiz ama gidersem sizin için bunu soracağım.  

'ERKEKLER DEĞİL BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR MAĞDUR OLDU'

-10 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni ve kendinizi nasıl görüyorsunuz?

10 yıl içinde Kürt sorununun sadece Türkiye’de değil bölgesel düzeyde güçlü bir şekilde çözülebileceğine inanıyorum. Umarım başka büyük felaketler, bölgesel savaşlarla karşılaşmayız.

-Göstericilerin, biber gazlarının arasında kaldığınızı görüyorum.

Milletvekiliyim ama bu beni demokratik hakkını kullanmak üzere oraya gelenlerden farklı kılmaz. Demokrasinin kalitesi sokakta belli olur.

-Bülent Arınç sizinle empati kurduğunu söyledi. Siz onunla empati kuruyor musunuz?

Yönetim yetkisinin insana nasıl bir güç ve kudret verdiğini, bunun nasıl bir keyfiyete ya da umursamazlığa yol açtığını anlamaya çalışıyorum. Bu yüzden tezim, iktidarın bazı kişilerin, grupların, partilerin elinde toplanmaması gerektiği yönünde. Geldikleri siyasal gelenek içinde erkekler fazla mağdur olmadı. Kadınlar başörtüsü nedeniyle fazlasıyla mağdur oldu. Sadece inandığı için başını örten bir kadının haklarının sınırlandırılması doğru değil.

'SÜRECİ BAHANELERLE KESMEMEK GEREK'

-Şu anki barış sürecinden bahseder misiniz?

Hükümetin deklare ettiği, zaman zaman tekrarladığı bir durum var.

-Daha önce bir türlü uzlaşma olmadı.

Bizzat Başbakan tarafından deklare edilmesi önemli. (İmralı’da) Böyle bir görüşmeyi çok doğru ve geç kalmış olarak değerlendirdik. Şimdi hep beraber bunu ilerletmeye çalışıyoruz. BDP ve özellikle kadın milletvekilleri olarak umutları gerçekleştirmeyi sorumluluk edindik. Çünkü gerçekten herkesin bu sorunun çözülmesini istediğini biliyoruz.

-“İmralı özgürleştirilsin” açıklamasında bulundunuz.

Bunu sürecin ilerlemesi için söylüyorum. En nihayetinde hükümet, devlet, Başbakan, “Bu sorunu Öcalan ile görüşerek çözebiliriz” dedi ve görüşmeye gitti. O zaman, bu önemli sorunu çözmede kritik kararlar almasını beklediğiniz kişinin, bir hücrede kapalı tutularak böyle kararlar alamayacağını bilmeniz gerek. Söylediğimiz bundan ibaret. Özel bir beklentimiz yok. Sayın Öcalan’a yakınlığımızdan kaynaklanan bir şey değil. Bir gerçekten bahsediyorum. Halkla, yönettiği örgütle, Türkiye kamuoyuyla temas kurmalı. Çünkü çok güçlü bir aktör. Alacağı kararlara kimse itiraz etmez ama o da genel gidişatı, sürecin başarılı olması için gereken adımları, yaklaşımları gözeterek karar verir. Kararlı olmak ve süreci bahanelerle kesmemek gerek.

-Kesildiğini mi düşünüyorsunuz?

Hayır. Hâlâ görüşmelerin devam ettiğine dair hükümetin açıklamaları var. İkincisi, bir ön şart koşarak bu süreç tıkanmamalı. Kaygılarımız var. Hükümet, “yarın öbür gün, birkaç ay içinde” gibi süreler vererek silah bırakma programı gerçekleşecekmiş gibi beklentiler yaratıyor. Bu konuları konuşmadan böyle spekülatif haberlerin yayılması iyi değil.

'PİLATESİ KENDİ YAPABİLECEĞİM FORMA SOKTUM'

-Duydum ki sabahları ilginç bir spor yapma şekliniz varmış.

Spor benim için uyanma aktivitesi. Mutlaka yarım saat yürürüm, yerimde sayarım, yere bir minder serip üzerinde bildiğim hareketleri yaparım.

-Mekik mi şınav mı çekersiniz, pilates mi yaparsınız?

Mekik çekebiliyorum ama şınav çekemiyorum. Pilates hareketlerini kendim yapabileceğim forma soktum. Arada haberleri izlerken spor yapıyorum. Gazetecilikten kalma bir refleks. Politik sorumluluk eklenince mecburen sabah 6’da kalkıp haberleri takip ediyorum. İşim olmadığı bir gün akşama kadar evde oturmak istiyorum. Ama olmuyor.

-Ebru Şallı’nın CD’sini almışsınız diye duydum.

Sabahları bilgisayara takıp taklit etmeye çalışıyorum. Eskiden erken saatte programı vardı, artık CD’den takip ediyorum.