salihyazar @ ybhaber.com

Ne zaman canım sıkılsa, yüreğim sıkışsa, çaresiz kalsam, gönül derdim olsa, bir karar vermek zorunda kalsam,….

Kendimi şairlerin; namus, hak, sevgi, muhabbet ve deva taşıyan manifestoları olan şiirlerinin kucağına atarım.

Şiirlerin kucağında bir o yana bir bu yana sallanarak; özgürce, hesap vermeden, korkmadan, sonsuza değin bütün sızılarımdan arındığımı, rahatladığımı ve yenilendiğimi hissederim.

Şairleri farklı kılan, tanrısal özelliklerin tercümanı olmalarıdır.

Tanrı; Allah; Hüda; God; Yehova (Yaratıcıyı tanımlamakta insanoğlu tarafından kullanılan hatırlamadığım ve bilemediğim diğer sıfatları yazmadım.) ile vicdan, akıl ve yürek arasındaki elçilerdir.

Sayfalar dolusu inançları, hikâyeleri, destanları, romanları ve anıları bir çırpıda söyleyiveren; sözcüklerin, dizelerin efendileridir.

Şairler, insana, doğaya, olgu ve olaylara farklı, duyarlı, sezgisel ve derinlikli bir perspektiften bakandır. Ayrıcalıklı bu statüsünün bir sonucu olarak duyguları ve düşünceleri en etkili, dolaysız, ahenkli ve yüklü mısralarla dile getiren kişidir.

Bildiklerinin öğretmeni, bilmediklerinin öğrencisidir.

İnsanı özel hissettiren sihirli sözleri gönüllere fısıldayandır.

Yaşadığı dünyayı, olayları ve insanları herkesten farklı algılayabilendir.

Toplumun vicdanıdır.

Çağının tanığı olmak zorundadır.

Ruhunda hep başkaldırı vardır. Uysal değildir. Uysallaştığı an şair olmaktan çıkar. Sorgulayan, eleştiren bir tavrı vardır şairin.

Ucuz, kuru, sığ ve kör bir bakış onun üslûbu değildir.

Toplumun ruhuna, benliğine, vicdanına ve aklına ayna tutar.

Hayatta unutulmaz anlar biriktirir. Her şeyi fark ederek ve farklılık yaratarak yaşar ve yaşatır.

Tanrının yeryüzündeki temsilcileri, şiirleri kutsal kitaplardan sonra en önemli kutsal beşeri metinlerdir.

Şairler, insanlık var olduğundan beri kendilerini misyon adamı olarak görmüştür. Her toplumun içinde bulunduğu duruma göre şekillenir şairlerin karakterleri, dilleri, üslupları, yaklaşımları ve mücadeleleri.

Yaşadığı hayatı bakarak değil de görerek irdeler. Sebep sonuç ilişkisiyle her konuyu tabu da olsa kaleme alır. 

Kimi şair, kutsal sözlerin, metinlerin ve hallerin ırzına geçerek insanların aklını, yüreğini ve gönlünü ipotek altına alarak sömürmeye çalışanlara karşı durmuştur..

Kimi şair, Tanrıya giden yolda hayatı doğru okumalarla, insanların Tanrısıyla yollarının kesişmesi için toplumlarına rehberlik etmiştir.

Kimi şair, konuşulmadık, dile getirilmedik ve söylenmedik hiçbir meselenin kalmamsı için hayatını yaşadığı topluma adamıştır.

Kimi şair, insanlığın onurluca yaşayabilmesi için dünden bugüne aklın ve aydınlanmanın namusuyla yaşamaya çalışmış. Yazar, çizer ve entelektüellerin gayretlerine, mücadelelerine katkı sunmaya ve yanında yer almaya çalışmıştır.

Toplumun içinde ve dışında farklı, samimiyetsiz davranış gösterenlerle,

İnançları insanları kontrol altına almak ve aldatmak için kullananlarla,

Kan, kin veya herhangi bir ideoloji ile beyni kirlenmiş insanlarla,

İnsanlık sevgisini aşan öfke ve düşmanlığıyla dar bir milliyetçilik anlayışını insanlığa dayatanlarla,

Destansı bir şekilde meydan okuyanlardır şairler.

Anlayacağınız, öylesine bir yazı olunca konu olarak şairleri aldım. Aslında şair için yazılacak çok şey var. Ancak mesele hisse almaktır konuşulan konudan. Sanırım hisseyi çok abartmadan mesajı verdik.

Son söz şair ve şair babası (Can Yücel) Hasan Ali Yücel’in olsun.

Hasan Ali Yücel şair için "Şair, bir avcıdır. Meçhuller ormanında hakikatin seraplarını kovalar. Zekâsını yontarak yaptığı okunu avına atar; bu keskin ok, boşluklarda vızıldar; fakat çıktığı yerin çekme kuvvetinden büsbütün kurtulamaz; geri döner ve yumuşak, sıcak bir yere saplanır. Burası bir kalp ve o kalbin sahibi de şairdir." der.

salihyazar@ybhaber.com