salihyazar @ ybhaber.com

Seçimden sonra yapılan açıklamalar, atılan twitler ülkenin geleceğiyle ilgili toplumda farklı algıların oluşmasına neden oluyor. Aynı partiden her gün değişen farklı açıklamalar gelmektedir. Partili üyelerin farklı açıklamaları seçim sonrası halkta oluşan yeni ve umutlu beklentileri boşa çıkaracak korkusuna neden olmaktadır.

Seçim gecesi sonuçlar netleştikten sonra gelen açıklamalar HDP hariç diğer partilerde farklılaşmaya başladı. Bu durum geçmişte fazlasıyla yaşadığımız kirli pazarlıklara acaba yine mi döneceğiz kuşkularına yol açmaktadır.

Hiç hesapta olmayan Baykal Erdoğan görüşmesi ve sonrası yapılan açıklamalar. Başta AKP ile koalisyonu düşünmediğini belirten MHP'nin şimdi kırmızı çizgilerle ortaya çıkarak açık kapı bırakması gibi.

Son bir haftada yaşanan gelişmeleri kendi açımdan satır başlarıyla sizinle paylaşmaya çalışacağım.

Analiz 1:

Bahçelinin attığı twitler (09.06.2015);

"Her seçim bir yenilenme ve önümüzdeki yıllar için yepyeni bir sayfa açılması demek. Fakat bu temiz sayfa yazılırken dünü unutmak ne mümkün!"

"Hafıza kaybına uğramamışlar için bütün dünler bugünleri ve yarınları aydınlatan fenerlerdir. Bu fener yandığı sürece baht ve yol açıktır. "

"Siyaset çok bilinmeyenli bir denklemi sabır ve olgunlukla çözüme kavuşturmaktır. Fakat önce herkes kendi muhasebesini samimiyetle yapmalıdır"

Twitlerde ifade edilen duygu ve düşüncelerin gerçek olmasını gerçekten istiyor, talep ediyor ve bekliyoruz.

 Bakanlığı sırasında yaptığı işlemler nedeniyle Yüce Divan'da yargılanan Koray Aydın’ın 24.dönem Trabzon milletvekili olarak meclise girmesi 17-25 Aralık operasyonlarıyla ilgili kırmızı çizginin samimiyetinden kuşku duymamıza neden olmaktadır.

 24 Şubat 2005 tarihinde başlayan Mahkeme’de savcı, 10 ihaleye ayrı ayrı, 19 ihaleye de zincirleme olarak fesat karıştırmak ve haksız mal edinme suçlarından toplam 216 yıl 6 aya kadar Koray Aydın’ın hapsini istemişti. Beraat etti ancak  vicdanlardaki tazeliğini korumaktadır ve o döneme ait  cevaplanmamış sorular vardır.

Analiz 2:

HDP’nin Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda  düzenlediği miting devam ederken saat 17.55 sıralarında, platformun karşısında bulunan bir elektrik trafosunun olduğu yerde patlama oldu. HDP Diyarbakır milletvekili adayı Nursel Aydoğan’ın konuşmasının hemen sonrasında meydana gelen patlamada 2 kişi yaşamını yitirirken 100'den fazla kişi de yaralanmıştı.(05.06.2015)

Olayda dört gün sonra yine Diyarbakır'da Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen İhya-Der Başkanı Aytaç Baran evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

Sonrasında Diyarbakır sokaklarında ellerinde silah ve ceset torbalarıyla hiçbir kontrole takılmadan dolaşan bir grup insan bizi 1990 yılların karanlık Türkiye’sine götürdü.

İki olayın aynı eller tarafından organize ve planlı bir şekilde gerçekleştirdiği gerçeğini bilmek için müneccim olmak gerekmiyor. Çok şükür ki sağduyu hâkim oldu, iki kesim oyuna gelmedi ve kurulmaya çalışılan tuzak böylelikle atlatıldı.

Analiz 3:

Ankara ATO Congresium'da düzenlenen 4. Uluslararası Öğrenciler Mezuniyet Töreni'ne (11.06.2015) katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'yi hükümetsiz, Türkiye'yi başsız bırakan, egolarına mahkum olanlar ne tarihe ne de milletimize bunun hesabını veremezler." dedi.

Son güne kadar meydan meydan elinde Kur’an ile dolaşan, miting düzenleyen, kurduğu egoist dünyanın nizamını bize dayatan o değilmiş gibi konuşmasını nasıl açıklayacağız?

“Asla kimse, hangi siyasi olursa olsun, 'ben' deme hakkına sahip değildir, 'biz' demek zorundayız.”

Sanki son beş yıldır kendisini sağlama almak için hukuku katleden, emniyet ve yargı mensuplarını yerinden yurdundan eden, adil yargılamanın önüne geçen, her alanda bizi kendisine mecbur eden yasal düzenlemelerin altına imza atan, liyakati bitiren o değilmiş.

“Cumhurbaşkanı olarak Anayasanın bu süreçte şahsıma yüklediği görevleri bihakkın yerine getireceğimden hiç kimsenin şüphesi olmasın. ” dedi.

Anayasayı sallamayarak, anayasayı bekleme odasına aldığını, ben farklı bir cumhurbaşkanı olacağım diyerek anayasada olmayan yetkilerle kendi kendini donatan, tarafsızlık yeminini unutarak açıktan iktidarı destekleyen o değil miydi?

Analiz 4:

Başbakan Ahmet Davutoğlu TRT canlı yayınında Nasuhi Güngör'ün sorularını yanıtladı.(10.06.2015)

HDP ile ilgili söyledikleri,” HDP büyük bir şenlik içinde. Onlar için güzel bir oy. Ama şimdi  ispat zamanı. Seçim zamanında söylediklerini hayata geçirmelidirler. Nişantaşı'nda en çok oyu almışsa ben şiddeti terörü kabul etmiyorum demeli. HDP, PKK'yı seçim zamanında kullandılar. Artık yeni tabloda demeli ki 'Ey PKK, ben meşru bir yapıyım. Sen de artık silahları bırak' demeli.

Eğer bunları demezse aldıkları o emanet  oyları geri verecek.”

Daha düne kadar biz yüzde elliyiz ve kalıcı oylar olarak gördüğü oyları başka partiler için emanet oy olarak açıklaması siyaset kurnazlığıdır. Belli ki seçim sonuçlarını iyi analiz edememiş ve gerekli dersi çıkaramamış. Bu şekilde devam ederlerse 1994 yıllarda gerçek tabanları olan yüzde 7-8 bandına çekilecekler.

Halkın tercihlerinin bir tek açıklaması vardır: adil ve eşit bir düzende yaşamaktır. Bunu anlamak yerine aldığı yüzdelikler üzerinden toplumun diğer bölümünü sıkıştırmak demokratik siyaset değil otoriterliktir.

Dış politikayla ilgili sunucunun danışıklı sorusu:”Dış politikada Türkiye içine kapanacak bir ülke mi olacak?

Burada bir aksama olmaz. Kampanya yürütürken yurt dışı  temasları takip ediyorduk. Dış politikamızda bir eksen kayması olmaz. Türkiye'nin AB oryantasyonu ve NATO  üyeliği bellidir.  Türkiye'nin ahlaki ve vicdani politikasında bir değişiklik olmaz. Yurt dışında bazı noktalarda kaygısı olanlar var. Mutlu olanŞimon Peres . Mutlaka Esed mutlu olmuştur. Sisi mutlu olmuştur.

Olası koalisyon durumunda dış politikada şu noktadan geri adım atmayız demeyiz.”

Verilen yanıttaki kibre, üzerine hiç bir şey almayan tavra bakar mısınız? Stratejik derinlik adı altında hayal âleminde gerçekleştirilen politikalarının bizi getirdiği yer “stratejik” ve “değerli” yalnızlık oldu. Artık sözümüzün kıymeti harbiyesi hiçbir alanda yoktur.

İnsanlar birer kul, halkın tercihi pazarlık malzemesi değildir. On üç yıldır sürdürülen fetret devrine karşı ortaya çıkan yeni seçim iradesi tüm ezilenlerin mesajıdır. Bunu dikkate almayan,kirli oluşumların içinde yer alan bir sonraki seçimde daha sert bir tepkiyle karşılaşacaktır. 

“Vox populi,vox dei”(Halkın sesi,hakkın sesidir.) Latin Özdeyişi

salihyazar@ybhaber.com