salihyazar @ ybhaber.com

“1998 yılında Eminönü'ndeki Mısır Çarşısı'nda 7 kişinin öldüğü 127 kişinin de yaralandığı bir patlama meydana geldi. Olaydan sonra Pınar Selek'in de aralarında bulunduğu 15 kişi yakalandı. Bazı sanıklar hakkında örgüt adına gerçekleştirdikleri eylemler nedeniyle hapis cezası verilirken Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk beraat etti. Mahkeme patlamaya LPG'nin mi yoksa bombanın mı neden olduğu belirlenemediği için iki sanığa ceza verilmesini uygun görmedi. İlk beraat kararı Yargıtay'da bozuldu. Yargıtay, iki sanığın beraatının yerinde olmadığı görüşü ve müebbet istemiyle yeniden hüküm kurulmasına karar verdi. Dava yeniden görüldü. Patlamanın neden kaynaklandığının belirlenemediği görüşünü tekrarlayan mahkeme beraat kararında direndi. Dosya ikinci kez Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay ikinci kez "Sanıklar müebbet istemiyle yeniden yargılansın" dedi. Pınar Selek’in avukatlarının talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu karara itiraz etti. Dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda değerlendirildi. Ceza Kurulu, 9. Daire'nin kararını onayladı ve dosya yeniden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Mahkeme bu kez kararında direnmedi. Duruşma savcısı Nuri Ahmet Saraç'a görüşü soruldu. Savcı iki sanığın müebbet hapsini istedi ama bir de not düştü:” Yargıtay'ın bozma kararı karşısında şoke olduğunu söyledi. Mahkeme heyeti, daha önce verilen kararın usule aykırı olduğu gerekçesiyle beraat kararından vazgeçildiğini açıkladı.13 Aralık 2012'deki duruşmada söz alan sanık avukatları reddi hâkim talebinde bulunmuştu. Üst mahkemenin değerlendireceği reddi hâkim talebi için duruşma 24 Ocak 2013 tarihine ertelenmişti.”

Sonuç: 12. Ağır Ceza Mahkemesi, sosyolog Pınar Selek'in ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme, Adli Tıp'tan gelen raporlar üzerinden müebbet kararı verdi. Pınar Selek hakkında yakalama kararı çıkarıldı. (24.01.2013)

Bu dava semboliktir. Dertleri Pınar Selek değil. Pınar Selek’in şahsında somutlaşmış kişilere, yaşam biçimlerine, kesimlere ve fikirlere  gözdağıdır.

Dava sonucu tam bir fiyaskodur. Alenen bütün hukuk kuralları alt üst edilerek, zorlanarak alınmış bir karar. Hükümetin yaptığı hukuk reformlar koca bir fare doğurdu. Reformların davaya yansıyan yanı yok. “Kuşatıcı değil kollayıcı” hukuk reformlarının sonucu ancak bu kadar olur.

Yargının, adalet dağıtamaması toplumda var olan karamsarlığı artırmaktadır. İllegal yollarla adalet dağıtanların kucağına atmaktadır.(Tevekkeli değil Kurtlar Vadisi dizisinin bu kadar tutulması, toplumun aradığı adalet duygusunu tatmin ediyor.)Çıkan reformlara (?) mahkemelerin görev ve sorumluluklarını uyarlayamaması ve adapte olmaması vesayetin hala dimdik ayakta olduğunu gösteriyor.

Hukukçu yetiştiren okullarımızın içinde olduğu acınası durum. Merkeziyetçi, ezberci, totaliter eğitim. Çağdaş dünya hukuk düzenine sırtını dönen eğitim anlayışı.

Davanın sonucu kanun yamaları ile hukukun oluşturulamayacağını gösterdi. Yapılmaya çalışılan her düzenleme aslına;1982 Anayasasına rücu etmektedir. Mevcut anayasa ivedilikle çöpe atılmalıdır. 82 Anayasası yerinde durduğu sürece Pınar Selek’lerin hayatlarını karartmaya devam edeceğiz.

Toplumun vicdanı aslında Pınar Selek'in masum, mazlum ve suçsuz olduğunu biliyor. Anlamamakta ısrar edenler, mevcut otoriter düzenin içinde sorunlara hukuki yamalarla çözümler getirmeye çalışanlardır. 

Umalım ki daha fazla mağduriyetler yaşanmadan bu dava son dersimiz olur. Kaybedilen, kaybedilmiş yıllardan sonra gelecek “Pardon !” kayıpları telafi eder mi? Tecrübeler etmediğini, daha büyük facialara yol açtığını gösterdi.

salihyazar@gmail.com