salihyazar @ ybhaber.com

İnsan Hakları ve Özgürlüklerini izleyen örgüt “Freedom House” Türkiye’yi basın özgürlüğünde 120.sıraya indirdi. Sıralamada en yakın komşularımız Kongo, Fiji ve Liberya.(02.05.2013)

"İki ayrı mahkeme (Çankırı ve Gaziantep) Lozan anlaşmasını (39/5 md.) gerekçe göstererek daha taze, yeni olan “anadilde savunma” hakkını Anayasa Mahkemesine götürdü.

İlgili Lozan maddesi ise şöyle. ”Devletin resmi dili bulunmasına rağmen, Türkçeden başka dil konuşan Türk uyruklarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun düşen kolaylıklar sağlanacaktır.”

 Pes doğrusu! Bu kadar açık bir maddeyi anlama becerisinden yoksun olan hukuk sisteminden adalet beklemek saf dilliktir."

"Iğdır’da mayına basan iki askerimiz hayatını kaybetti. Ottowa Sözleşmesine taraf olan Türkiye sınırlarımızda var olan mayınları temizlemek için attığı imzaların gereğini yerine getirmiyor. Ağırdan alıyor. Her uzatma kim bilir daha kaç kişini hayatına mal olacaktır."

"İstanbul’da yaşanan 1 Mayıs olaylarında devletin (Hükümet demek daha doğrudur. Geçen yıl kutlama Taksimde yapılmış ve hiçbir olay çıkmamıştı.) takındığı anlaşılmaz, garip, kibirli ve paranoyak tutum hiç hak etmediğimiz tatsızlık ve gerilimlerin yaşanmasına neden oldu.

İlin valisi, devletin valisi  değil, hükümet bakanı gibi herkese laf yetiştirmeye çalıştı. Konuştukça batıyor."

"Eğitim, her gelen bakanla beraber uygulanan sorumsuz politika ve anlayış değişiklikleri sonucu arapsaçına döndü. Tutarsız ve amaçsız değişikler çocukların ve ebeveynlerin psikolojisini bozdu. Kısmetse, yeni eğitim modelimiz “Kazak” modeli."

Bunları neden anlattım. Bize normalleşiyoruz diyenlerin ikna etmekten çok uzakta olduklarını anlatmak içindi.

Normalleşmekten çok toplum kutuplaşıyor ve herkes bir yerlere, özellikle güçlülere yandaş oluyor.

Bunların yaşanmasının nedenleri başında, başımızda taşıdığımız aydınlarımız.

Azı, eksiği, aksayanı, sorunları belirleyen ve temel hakları dile getiren namuslu aydınlar şucu, bucu diye yaftalanıyor.

Güce tapmaya meyilli yazar çizer aydınlarsa vatandaşın farkındalık becerisini katlediyor..

Derdimiz üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değil. Bardağın dolu tarafıyla övünürken, boş tarafın gösterilmesine kızılıyor.

İleri demokrasilerde, hizmete dayalı gelişmeler normal ve rutindir. Bazen hizmetlerin önemli bir bölümü iktidarların çalışmalarından çok zamanın ve değişen dünyanın getirdiği, dayattığı zorunluluklardır.

Yazının başında zikrettiğim aksaklıkların giderilmesi, tekrarlanmaması için çözüm nedir? Birinci öncelik demokrasi kültürünün içselleştirilmesidir. Nasıl olacak? 

En önemli görev yüreklerinde aydın namusu taşıyan münevverlere düşmektedir. Aydından kast ettiğimiz ortalama bir veya birkaç üniversite bitirmiş insanlar değil.

Her zeminde, şartta toplumlarını ileriye doğru değiştiren ve dönüştüren kimselerdir. Her riski göze alır. Zor zamanların insanıdır. Tarihin akışına yön verir. Kendini topluma karşı sorumlu his eder. Toplumu aydınlatmada, adil ve onurludur.

Halk, aydınların gözlerinin içine bakar. Onların işaret ettiği, gösterdiği yerlere temayül göstermiştir. Omuzlarında büyük bir yük vardır.

İktidarlara taraf olmuş, demir atmış, maksimalist kare kodlu aydınların yaşadığı toplumların vay haline. Vay halimize.

Aynı olayların tekerrür etmesi aydınların tavrından kaynaklanıyor. Sorumsuz davranarak ülkeyi ve geleceği ipotek altına sokanlara aydın denemez..

Tarihin hafızası unutmaz ve affetmez. Beşeriyetin tarihinde kara delik olarak var olacaklardır.

salihyazar@gmail.com