salihyazar @ ybhaber.com

Şiddet duygusu insanın doğasında var. Sabrı ve sükûnetiyle tanınan insanlar dâhil olmak üzere hepimiz, içimizde patlamaya hazır çekirdekler taşıyoruz. Şiddeti harekete geçirecek şartlar, etkenler ortaya çıkınca  kendini hemen göstermeye başlar. Önü alınmazsa boyutları artarak yayılmaya başlar.

Ülke ve millet olarak kaç zamandır içeride yaşadığımız “düşük yoğunluklu iç savaş(!)” dolayısıyla şiddeti kanıksadık. Hayatımızın organik parçası haline geldi ve her tarafa girdi. Nereye baksak şiddeti hatırlatan, kutsayan, betimleyen imgeler, olgular ve olayları görüyoruz. Yaşanan çatışma ortamı belli ki farkında olmadan, belki de zorunlu tercihten kaynaklı  savaş kültürünü ortaya çıkardı. Ölme ve öldürme adına ne varsa kutsandı. Savaş kültürü kült haline geldi. Savaş kültürüne ait terim ve kavramlar sokak, mahalle, kurum, kuruluş ve çocuğumuza isim yapılarak önce normalleştirildi, ardından kültleştirildi. Şiddetin biriktirdiği kültür; sokakta, okulda, evde, eğlencede hayatımızın her alanında bizi esir aldı. 

Toplum ve ülke olarak şiddetsiz yaşanmış hiçbir anımız yok gibi. İş yerinde yıldırma, mahallede baskı, sokakta taciz gibi ne kadar şiddet türü varsa gırla gidiyor. Dini, milli, manevi, ahlaki ve  benzeri mahalli (evrensel olmayan)  gerekçeler üretilerek topluma, insanlara, hayvanlara, doğaya, ellerine geçirdikleri  tekil ve çoğul; resmi ya da gayri resmi her şeye şiddet uygulanıyor. Savaş kültüründen beslenen yeni bir dini ve ahlaki değerler baremi  ortaya çıktı.

İnsani duygumuz sevgi, savaş kültürü içerisinde törpülendi ve erozyona uğradı. ET ve kemikten ibaret, insanlığın güzel hasletlerinden arındırılmış; duygusuz, her an patlamaya hazır, güdümlü birer ucubeye dönüştürüldük. Görsel basının yayınlarına bakıldığında işin vardığı vahim boyut  görülür. Şiddet, aratarak devam etmektedir.

Düştüğümüz dipten çıkabilmeyi sağlayacak, normalleşmeyi başarabileceğimiz nedenler ve şartlar gecikmeden oluşturmalıyız. Bir mucize, kurtarıcı, can simidi beklemek yerine birlikte hareket ve mücadele ederek yapabiliriz.

Başkalarına evini temizlemelerini öğütlerken kendi evimizin kirli olması aymazlıktır. Bizi buralara getiren hepimizin yerine getirmediği sorumluluklardır. Biz yaptık biz düzelteceğiz.

İrademizin dışında gelecek çözüm önerileri şiddeti artırmaktan başka bir işe yaramaz. İnsan onuruna yapılacak en büyük kötülüktür. Dur denilmezse şiddet anaforu  bir gün hepimizi yutacaktır.

salihyazar@gmail.com