deniz-ozd36 @ hotmail.com

İslam’ın hayatımızdan uzaklaşması ile hayatımızda ki ameller ölçüsü üzerinden  bir türlü doğru istikameti yakalayamadık. Gündelik gelişen işler  ve başımıza gelen olaylar ile alakalı konularda ya aşırıya giderek kendimize zülüm ettik veya gerekli ilgi alakayı göstermeyerek eksik bıraktık. Peygamberin bizlere ışık olan hayatı yaşama ile alakalı metodunu hayatımızdan çıkarılarak Allah (c.c) razı edemedik. Seküler hayatın bakışını hayatımızda hakim kılarak insanların adetlerine göre bir hayat yaşadık. Oluşan mahalle baskıları sayesinde  sünnet yolu üzerine bir hayat yaşamayıp, adetlerden kaynaklanan bir hayat tarzı yaşamak zorunda kaldık.

Şimdi günümüzde çok tartışılan ve herkesin şikâyetçi olduğu cenaze sahibin yemek vermesi ile alakalı, mühim ve günümüz Müslümanlarını ilgilendiren bir konuya temas etmek istiyorum.

Yüce dinimiz yemek yedirmeye önem verirken, öbür taraftan bunun ölçüsünü de belirlemiştir. Yakını vefat eden cenaze sahibini taziye yemek  davetini sınırların dışına çıkarıp ölü sahibini büyük oranda bir yükün altına bırakmaktadır. Ölüm bizden uzaklaşmayacağına göre bu tür adetlere dur denilmesi gerekir artık. Sadece zenginlere düşen bir görev değildir  taziye yemeği vermek. Yardımlaşmanın zengin-fakir ayırt etmeden yapılmalıdır, çünkü cenazenin  acısı insanları aynı oranda etkilemektedir. Her ne kadar maddi durumu iyi olmayan insanları daha çok etkilese de bu tür adetler, cenaze sahiplerinin  matemine, acısına paylaşarak bizde buradayız, yanındayız diyebilmektir.  Cenaze sahibin acısını paylaşıp, evine yardım amacıyla yemek götürmek zorundayız, zengin-fakir gözetmeksizin.

Cenazede yemek verme adetleri aşırıya kaçıp, masrafları karşılamak için  kredi dahi çekilmektedir. Ev sahibini altında kalkamayacak bir yükün altında bırakılmaktadır. 

Taziye ne demektir? 

Taziye sahibi; o günlerde destek, yardım beklemesi gerekirken. Böyle yapılmayıp, gelen, giden misafirlere, taziye insanlarına hizmet etmesi, koşuşturması abesle iştigal olmaktadır.

Taziye bunun neresinde kaldı?

Gelen misafirlere ölü evinden yemek hazırlanması, yemek verilmesi hoş olmayan,  bir davranıştır. Kapı komşusu cenaze evinde yemek yemeyip, uzaktan gelen yol yorgunu misafirlere komşusu yemek götürmelidir. Komşusunun eksiğine koşup aradaki bağları kuvvetli kılmak zorundadır.  Çünkü, ölü sahibi olan; acısı ile, sıkıntısı ile baş başa iken, bir de gelen misafirleri doyurma, yemek verme telaşesi sünnete aykırı bir davranıştır. 

Resulullah (sav); Mute şehidi Cafer (ra) için : " Cafer'in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir."

Şuan ise ölü evleri düğün yerlerine benzetilip çaylar, yemekler hazırlanmakta ve herkes orada Kur'an yerine, yemek gözlemektedir!

Cenaze sahibine baş sağlığı verip, ziyareti kısa tutup, eziyet vermeden ayrılmaktır.

Hadis şerifler bizleri uyarırken, günümüz Müslümanları, cenaze evlerini neredeyse, şenlik evine dönüştürmüş durumundalar.

Ayrıca, cenaze sahiplerinin teskin edilmesi, sükunete davet edilmesi, saç, baş yolunarak ağlamalara karşı etkin, tesirli konuşmalar yapılması gerekir.

Ama bizler aksine  zorla ağlayarak içimizden gelmese de zorla ağlayıp, cenaze sahibine yakınlık gösteriyoruz! Olur da ağladığımızı bilsin!

Taziye evlerinde, cenaze sahiplerinin gelen misafirlere yemek vermelerine engel olmalıyız. Çünkü, taziye evleri, ölü sahibini teselli etme, sıkıntılarına, acılarına ortak olma evleridir.

Sünnet olan, Resulullah (sav)'in adeti, uygulaması böyle idi. Bizler  aynı yolu takip etmeliyiz. 

Peygamberimiz, komşu ve akrabalarının ölü sahiplerine yemek getirmelerini tavsiye etmiştir (İbn Mace, Cenaiz, 59).

Cenaze evinde Kur’an okunur, etkileyici konuşmalar yapılır, ahiret ve hesap günü hatırlatılır,  ölü yakınlarına psikolojik olarak destek olunur. Cenaze sahiplerine maddi ve manevi olarak üzerlerindeki  oluşan üzüntülü atmosferi dağıtılmaya çalışılır.

O kadar kaybettiğimiz değerlerden sonra, yeniden bu tür hoş olmayan adetleri bırakıp ve yine manevi değerleri yükselen bir toplum olabiliriz.