Bir dünya düşünün tüm imkânlara sahipsiniz. O kadar zenginsiniz ki sahip olmadığınız hiç bir şey yok. Gezip, görmediğiniz hiçbir yer kalmamış. En lüks araçlara sahipsiniz. Yatlarınız, katlarınız var. Yemediğiniz yemek, giymediğiniz marka, gezmediğiniz yerler kalmamış. Bir insanın hayal ettiği her şeye sahipsiniz. Çok güçlüyseniz siyaseti de istediğiniz gibi yönlendiriyorsunuz . İstediğiniz kanunu çıkartıp, tüm yolları kendi menfaatinize kullanabiliyorsunuz. İstediğiniz grupları terörist ilan edip aynı zamanda istediğiniz yerleri işgal ederek, insanları katledebiliyorsunuz. Olmadı çocukları katlediyorsunuz. Olmadı namusları da kirletebiliyorsunuz . Hatta tüm bunları yaparken, insan hakları , hayvan hakları, çocuk, kadın vs naraları atmayı da ihmal etmiyorsunuz. Bu saydıklarım, dünyanın kapitalist sermaye sahiplerinin bu dünyada yaptıkları cürümlerden sadece birkaç tanesi….
Öyle bir sistem kurmuşlar ki, insanlığı her yerden vurmayı kendilerinde hak sayıyorlar. Gerek kültürel olarak, gerek fiziki olarak istedikleri her şeyi yapabiliyorlar. Bir yalan uydurup senin beldeni işgal edebiliyorlar. Her yerden kolun ve kanadını kırıyorlar. Seni koruyamayan, tüm mazlumların imdadına koşamayan bir İslami devlet, bir otoriten olmadığı için, sadece seyretmekle yetiniyorsun. Gerek siyasi, gerek kültürel işgaller, Müslümanlar üzerinde büyük bir yıkıma neden oldu.
İslam devletinin olmayışı bize çok pahalıya mal olmuştur. İslam’ın siyasi, iktisadi, içtimai ve muamelat alanında ki bir asırlık yönetim boşluğu, ümmete çok ağır bedeller ödettirmeye devam ediyor. İslam’ın ideolojik olarak tatbik edilemeyişi, insanlığı kapitalist beşer ideolojisine mahkum hale getirdi.
Yazımın devamında İslam devletinin ve hakim olan bu kapitalist sistemin arasındaki farkı açıklamaya gayret edeceğim.
Kapitalist ideolojisinin tam tersi olan İslam’ın, İnsanın fıtratına uygun bir nizamı vardır. İslam nizamı İnsanı başı boş bırakmaz. İslam insanoğlunun fıtratından kaynaklanan sınırsız isteklerini sınırlandırmaktadır. İslam aynı zamanda İnsanların ihtiyaçlarına baskı verip insanları pasifleştirmez. İslam insanların dünyada dengeli bir şekilde yaşamasını sağlar. Kapitalizm nizamında olduğu gibi insanları dünyada değersizleştirmez. İslam maddeyi öncelemez. Amellerin ölçüsünü kar-zarar olarak belirlemez. İnsani değerleri maddeden önce tutar. İslam ailelerin ve toplumun ahlaki yapısını bozmaz ve bu değerleri korumak için gayret eder. İnsanları topluma yararlı olacak bireyler yapar. İslam insanların isteklerine karşı, sınırları belli olan bir dairede hareket etmesine izin verir. Gayrı meşru olan işleri yasaklayıp, cezalandırır. Bu yol üzerine insanı eğitir. İnsanların kontrolden çıkıp azgınlaşmasına engel olur. Zira İslam nizamı, helal- haram üzerine endekslidir. Anlayacağınız İslam nizamı kusursuz bir sistemi olduğu için toplumun dengelerini her zaman korumuştur. On dört asra yakın İslam tarihi bu adaletin örnekleriyle doludur. İslam’ın dünyaya hakim olduğu zamanlar toplumların yapısı bozulmamıştır. Tüm bunlar ütopya değildir. Fakat bir asırlık kapitalist ideoloji, tüm bunları, bu beşeri sistemin öğretim sistemiyle insanlara unutturdu. Hatta bu yüz senelik kaosun tek nedeninin bu kapitalist düzen olduğunu bile göremeyecek hale geldiler.
Evet, Kapitalizmin hayat şartları biz Müslümanlar üzerinde çok yıkıcı etkileri oldu. Günümüz Müslümanlarına baktığımızda insanların hayatları çelişkiler ile doludur. Şuan Müslümanların yaşadığı hayatın yanına seküler yaşam tarzı da eklenmiştir. İnsanlık, İslami kimlik ile gayri meşru kapitalist sistemin dayattığı bir hayat arasında gidip gelmek zorunda bırakıldı. Bu yüzden Müslümanların sınırlı fikir yapısı çelişkiler ile doludur. Bu çöküş Müslümanları doyumsuzluğa ve mutsuzluğa sevk etmiştir. Bu toplum için büyük bir sorundur. Ne yazık ki bunun için hiçbir şey yapılmamaktadır. İnsanlar büyük bir çöküntüde ve huzursuzdur. Bu modern çağda , bu zifiri karanlığa fener olacak kurtuluş reçetesi, insanlığın en ihtiyaç duyduğu şeydir.
Bu toplumsal buhranları, şuan yaşanan ekonomi sorunlara bağlamak da doğru değildir. Sorun toplumsal bir sorundur. Toplumun temellerinde büyük bir yıkım vardır. Toplumun her kesiminde bu sorunlar hissedilmektedir. Toplum olarak çok zor günler yaşıyoruz. Ümmet kendinden olmayan bir düzene mahkum bırakılarak, Allahu Teâlâ’nın rızasının dışında bir hayat yaşamaya sürüklenmektedir.
Maalesef bir Müslüman fert, İslam üzerine yaşamıyorsa mutluluğunun formülünü yakalamak bir o kadar imkansızlaşıyor. Müslümanların anlamadığı nokta, mutluluğun tanımı her şeyi elde etmek demek değildir. Asıl Mutluluk sahip olduğun nimetin farkında olup yüce yaratan ile olan bağı idrak etmektir. İslam da her şey dilediğince olacak diye bir şey yoktur. Zamanı geldi mi acısı tatlısıyla bir hayat sürdürürsün. Bu yaşadığın acı tatlı şeyleri fikri bir zemin üzerinde oturtarak sabrı veya şükrü öğrenirsin. Çünkü İslam insanlara , hayata toz pembe gözlükler ile baktırmaz. İslam hayata somut ve gerçekçi bir göz ile baktırır. İslam Mutluluk düşüncelerini belirli bir dairede çözüp, doğru düşünceye kavuşturmayı sağlamaktadır.
Kapitalizmin verdiği mutluluk anlayışı hatalıdır. Çünkü kapitalizmin hayata bakışı her şeyden , en sınırsız şekilde zevk alma fikrine dayanır. Çünkü bu hayata bir kere geliyoruz düşüncesi hakimdir. Tatbiki bu hastalıklı düşünce daha çok bu düzenin baş rollerine yarar. Kapitalistler her zaman demokrasiyi kendine koruyucu bir kalkan olarak kullandılar . Böyle yaparak halkları sömürgeleştirdiler ve ceplerini doldurdular. Böylelikle zengin daha zengin, fakir ise daha da sefileşti. Nihayetinde demokrasi onların menfaatlerine dokununcaya kadar vardır.
Bu dünyayı eksiksiz yaratıp, düzen veren ve sizlere en uygun nizamı indiren Rabbinize kulak verin. Rabbinizin sizlere gönderdiği nimeti hatırlayın. O bizi yoktan var etti. Nasıl yaşayacağımıza O hükmetti. Nasıl yönetileceğimizi O bildirdi.
Onlar için dünya hayatında da, ahirette de müjdeler vardır. Allah’ın verdiği sözlerde ve hükümlerinde asla değişme olmaz. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur. ( Yunus 64)
İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt onlar içindir. ( Rad 29)
Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’na karşı gelmekten sakınırsa, işte onlar ebedî başarı ve mutluluğa erenlerin ta kendileridir. ( Nur 52)

