Her insan bir şekilde yakınını, dostunu kaybetmiştir. Taştan bir kalbe sahip olanda bu ölüm anındaki atmosferden etkilenmiştir. O andaki atmosfer insanları her zaman etkilemektedir. Kimi insanlar kendilerince nasihatler çıkararak ölüm ve yaşam amacı hakkında o belirgin olan çizgiyi yakalamış ve bunun üzerine bir yaşam sürdürmüştür. Bazı insanlar ise o anda atmosferden etkilense de kısa zamanda bu duygu dolu atmosfer üzerinden dağıldıktan sonra hayatına kendi istek doğrultusunda bir yaşam sürdürmüştür.
Vefat eden yakınlarımız, yakın arkadaşlarımızı resimlerde hatırlarken insanoğlunun bu gidişatı düşündürmemesi imkânsızdır. Bir zamanlar bunlar vardı ama şuan yoklar. Bir film gibi hayatımız gözümüzün önünden geçip gitmektedir. Her zaman yanımızda olup ama bir anda onları kaybederek sarsılmaktayız. Kaybettiğimiz yakınımız, arkadaşımız kendisine verilen hayat sınavını yaşayıp ve zamanını doldurup ebedi hayata göç etmiştir.
Tanık olduğumuz vefat haberleri bize ölümün uzak olmadığını göstermektedir. Yakınımızın yanı başında ölüm saatini beklerken bu bizim için büyük ibretlik, mesaj dolu bir olaydır. Sevdiğimiz kişilere her ne kadar yardım etmek iste sekte, yardım edemiyorsun, ellerin kolların bağlanıyor. Öyle bir şey ki doktorlar, hastaneler aciz kalıp bir şey yapamamaktadır.
İşte üzerinde tam durmak istediğim konu burası, ölüm anı bizlere çok şey hatırlatması lazım. Bu ölümün getirdiği mesaj ile üzerinde yaşadığımız boş, çarpık hayatı değiştirip, dünyaya yeniden doğup, ölümün bize hatırlattıkları yol üzere İslam’ı yaşamak zorundayız.
Yakınlarını, sevdiklerini defnettikten sonra gelen misafirlerini karşılayıp, bir nebze olsa da acını paylaşılmış oluyor. Misafirlerin dağılmasıyla artık kendinle baş başasın. Zamanla duygu dolu atmosfer kaybolur ve sınav dünyasına ayak uydurmak zorundasın.
Artık yaşadığın anılar ve onlarda kalan resimler ile hüzünlenmektesin. Kimsenin yalanlayamadığı ölüm bizlerin üzerinde bıraktığı etki; sadece üzülüp ve hüzünlenmek midir sadece? Yaşayan yaşadı ve şimdi ise göçüp gitti bizde arkasında üzülüp, göz yaşı dökelim, mesaj sadece bu kadar mı? Eğer sadece bu mesajı almışsak demek çok nasipsiziz bu dünyada. Vefat eden yakınımız, canımız, arkadaşımız bizlere bir şey hatırlatması veya bir mesaj vermesi gerekmez mi?
Ölümden sonra hayatı tasavvur edemiyorsak ve ona göre bir yaşam sürdüremiyorsak, buruda suçluyu aramaya gerek yok, bur da sadece nefsimizi sorgulamamız gerekiyor. Küçük yaştaki bir çocuğun aklından çıkmayan ölüm atmosferi biz büyüklerin aklında ne oluyor da hemen çıkıyor.
Bundan sonraki hayatımızda ani değişik kararlar alıp, hayatımızı yeniden İslam’ın istediği bir şekilde yaşam seçmeliyiz.
Bir sahâbî Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e:“–Hangi mü’min daha akıllıdır yâ Rasûlâllah?”diye sordu.
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurdular:
“–Ölümü sıkça hatırlayıp, ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapan kimsedir. İşte gerçek akıllı insanlar onlardır...” (İbn-i Mâce, Zühd, 31)