deniz-ozd36 @ hotmail.com

Günümüzün büyük bir alışkanlığı olan kumar çoğu ailelerin yuvasını dağıtmış ve insanları itibarsızlaştırmıştır. Kumar alışkanlığını ne İslami  açıdan nede akıl açısında varlığı  kabul edilebilirliği olmuştur. Büyük bir sorun olarak görünen şans oyunları yani kumar dillim ve kalemim yettiği kadar açıklayıp, yazacağım. Taktir yine de size kalmıştır uygulayıp uygulamama açısından. Yazımı küçük başlıklar altında anlatmaya çalışıp sizlerin taktirine bırakacağım.

İlk önce kumar türlerini yazıp, yazımı belirginleştirmek istiyorum.

Kumarın türleri 

Milli Piyango, Spor Toto, At Yarışı, İddia, Sayısal Loto, Hemen Kazan, Şans Topu, On Numara ve Süper Loto, bilgisayar ve  makine oyunları gibi kumarın türevi olarak tanımlanabilecek oyunlar fıkıh kitaplarımızdaki kumar tanımına uygun düşmektedir. 

Biraz yazımı açıp daha önce kumardan para kazananların hayatına göz atalım.

Hayatlarına baktığımızda  hepsinin kazandığı parayı kısa zamanda harcadığı ve eski hayatlarını mumla aradıkları görülüyor.  Hayatları filmleri aratmayacak şekilde  trajediye dönen kişilerin hayatlarında birkaç kısa alıntı yapacağım?

Kazandıkları paradan sonra eski hayatlarını huzurunu arar olmuşlar

Kimi parayı erken bitirip ayakkabı boyacısı oldu, kimi eşini boşadı. Kimi emeksiz gelen parayla kumar ve gece hayatına alıştı sonra intihar etti. Birisi parayı görünce memurluğu bıraktı kısa zamanda haram para tükenince tekrardan memurluğa dönmek istedi. Bir diğerinin onlarca akrabası çıktı; mezarında bile rahat edemedi. DNA testi için mezarı açıldı. Kimisinin ise kaybetme hikâyesi belgesel oldu. 

Mustafa Savgan 1978 150 memurun maaşını 2 ayda yiyordum. Para eşime kalmasın diye harcamaya başlamıştım. Lokantalarda ödediğim hesaptan 5-6 kat fazlasını bahşiş olarak bırakıyordum. Sonunda paraları tükettim. Evlenirken karıma aldığım bir kilo altını da sattım, harcadım. Eşimi de annesinin yanına gönderdim, evdeki tüm eşyaları satarak İstanbul’a döndüm. Eşimin açtığı dava sonucu boşandım..

Türkiye’nin en meşhur milli piyango  bayilerinden birisi olan ?Nimet Abla da çalışan Bilal Yıldız, 1996?da piyangodan kazandığı yüklü miktarda parayı bir ayda harcadı. Kazandığı ikramiyeyle 3 lüks ev alınabileceğiniz söyleyen Yıldız, hazıra dağ dayanmıyor. Büyük ikramiye kazananlar zengin oldum havasına girmesin. Para kısa zamanda tükeniyor dedi.

Salih Bahtiyar, 1985 ve 1997 de iki büyük ikramiye kazanır. Bahtiyar’ın huzuru kaçar, mafya beni bulacak diye bunalıma girer ve eve kapanır.

Salih Gümüşçay, 1989 da 5 milyar kazanır. 1 yıl sonra ölür. Tek başına yaşayan Gümüşçay ın, yüzlerce akrabası çıkar. Mezarında bile rahat kalamaz Gümüşçay  DNA testi için mezarından çıkartılır.

Yeşim Akyol’a 2003 yılında 2 trilyon çıkar. Kavga etmeye başladığı 8 yıllık eşiyle boşanır. Kocası, Parayı bulunca beni boşadı diyerek eşini suçlar.

Necmi Yıldırım, 2004 yılında 10 trilyonun dörtte birini kazanır. Oğlu, para için babasını boğazından yaralar.

Alıntılarda görüldüğü gibi kazanılan paralar öyle hesapta durduğu gibi durmayıp, alın teri ile kazanılmamış  emeği hiç bir kıymeti olmuyor, bir yerde girip aynı zamanda başka yerde çıkıp gitmektedir. Kumar alışkanlığı insanların fillerine yansıyıp düzgün bir yaşam hayatı sürdüremiyor aynı zamanda. Kimse demesin bir gram  içkinin denize ne zararı olur. İslam’ın  buna izni yoktur. Virüs bedene girdimi vücutta çok tahribat bırakır, kumarda öyledir. Diyemesin küçük bir virüstür tedavi olmama gerek yok,  çünkü o virüs yayılır hem bedende hem de aile de çok hasarlar bırakır. Kumar öyle oyundan bir şey değildir sadece. Kumar alışkanlığından kurtulup, aynı zamanda  beyinler İslam ile yıkanması gerekir.

Kumar alışkanlığına düşülmesinin sebebi

Islama bağlıkta uzaklaşan insanlar, ortamdan, sistemden kaynaklanan ve sosyal alanda insanların doyumu ile alakalı bazı ihtiyaçlar ortalığa çıkar. Bu ihtiyaçlar İslam’ın doyumu yerine bazı tatmini olarak  tatmini ilişkiler meydana çıkar ve insanoğlu bağlı olmak zorunda kaldığı İslam mekanizması da yoksa, ister istemez yönelir sosyalleşme alanında kumar alışkanlığına. Bunu sadece kumar için sınırlandırmamak gerekir. Başka bir şey de olabilir. Çünkü insan tabiatı buna elverişlidir.  Haddinden çok Spor yapma, alış veriş çılgınlığı, türlü eğlenceler, çok fazla çalışma vs… Bu saydıklarım pek sorun olarak gözükmese de görünürde. Kumar böyle değildir seni alilen, arkadaşların, malın ve İslam ile sınar. Bir takım eğlence aracı olup bağımlılık yaratmıştır. İnsanoğlu içgüdü ihtiyaçlarını bu şekilde bastırmıştır kumar alışkınlığına meylederek. 

Kumardan kurtulmanın tek yoluancak gerçekleri idrak edip ve samimi olmaktan geçer

Sıradan  bırakma üslupları ile değil! gerçek anlamda yeni ayetler inmiş gibi hissetmek gerekir. Biz İslam kimliğine uymak zorundayız. Sıradan bırakma üslupları ne tam gerçekçi nede tesiri olur.

Sıradan deneli nen  üsluplar etkili olmayıp, insanları iradesiz bırakıp arzuların peşine düşülmesine sebep olmuştur. İnsanların kumarı bırakma istediği üsluplar örneklerine bakılırsa: çok maddi kayıp oluyor, haddinden çok zamanın gitmesinden şikayetçi olmak, şahsiyet zedelenmesi gibi geleneksel günah anlayışı veya sadece hayatta bir günah var oda bu olsun gibi anlayışlar maalesef kumarı bırakmaya karşı iradesini ortaya koyamıyor. Ancak bu alışkanlığı yerini  başka büyük bir şey koyarak bırakabiliriz. O koyduğumuz şey  o kadar çok büyük olması gerekir ki hiç bir yeri açık bırakmayacak kadar doldurması gerekir. O da ancak İslam’ı hayatımızda tatbik ederek olur. İslam’ı hayat merkezine alarak bırakabiliriz, başka türlü denelinen üsluplar basiretsiz olup başarısız olmuştur. Gerçek hayatta birbirlerinin  parasında gözü olmayanlar, kumar yolu ile arkadaşların yatırdığı  parasını haksız yere zimmetine geçirmesine sebep olmaktadır. Bir kişinin kumara yatırdığı parayı diğeri rahatlıkla kazanmaktadır. Bunun adını hafifleştirerek  ticaret denmektedir maalesef.

Bu tür alışkanlıkların yayılmasının ve ailemizi her an tehdit altında bırakmasının  tek sebebi bir İslam devletin olmayışından kaynaklanmaktır. Çünkü İslam devletin bur tür haramlara karşı hat cezaları olması ve fikri olarak tebaasını korumaktadır.

İslami  açıda günah mı değil mi diye bir sorunumuz yok, hep fikiriz bunu konuda. Sadece olayları basite indirgeyip çok cılız düşünüyoruz. İslami anlayışlarımızın üzerine tozlar bulaşmış ve bu tozları bir kez daha temizlenip silkelenmesi lazım.

Sevgili Peygamberimiz, kendisine,

“En faziletli kazanç hangisidir?” diye sorulduğunda,

“İyi bir alış veriş ve kişinin el emeğiyle kazandığıdır.” diyerek cevap vermiştir. [İbn Hanbel, III, 467

Bir Cuma günü mescitte ashabına “oturun”diyen Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu sözünü duyan mescidin kapısındaki Abdullah İbni Mes’ud (Radıyallâhu Anh)anında çöküverir bulunduğu yere. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona “Gel Ey Abdullah İbni Mes’ûd” buyurur. Oysa Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bu sözü dini bir vecibe maksatlı söylediği teşrî’î bir söz değildir. Ancak, Abdullah İbni Mes’ud (Radıyallâhu Anh) gibi teslimiyetin nihayetini yaşayan zatlar için Allah’a ve Resulü ‘ne icabet etmenin böylesine bir ehemmiyeti söz konusudur.

 Ebu Davud, “Kitâbu’s-Salât”, No:1091.

Bu rivayette İbni Mes’ud ( Radıyallahu Anh)  itaat anlayışını örnek alarak İslam’ın haram kıldığı filleri bırakmak için ne kadar samimiyiz?! İlk önce bunu sorgulamalıyız! Öbürü kendiliğiyle gelir…..